Eksi̇k (Tabi̇i̇) Borç Nedi̇r?
Eksik (tabii) borcu kısaca hakkında talep ve takip için dava ve cebri icra yoluna gidilemeyen borç türleri olarak nitelendirebiliriz. Alacak hakkı kural olarak borçluya edimin ifası sorumluluğunu yükler. Aynı zamanda alacaklıya da borçlunun ifasını yerine getirmediği takdirde cebri icra yoluyla talep hakkı tanır. Fakat bazı alacaklarda hukuk düzeni alacaklıya bu hakkı vermemiştir. Bu borç türleri eksik(tabii)borç olarak adlandırılır. Aslında eksik borç olarak nitelendirdiğimiz bu borç ilişkilerinde de borç vardır ve geçerli bir borçtur. Fakat diğer borçlardan farklı olarak borçlu isterse borcunu ifa edebileceği gibi, etmediği takdirde de alacaklı ifanın gerçekleştirilmesi için cebri icra veya dava yoluna başvuramaz, bu borç türü devlet tarafından korunmayan borçlardandır. Eğer borçlu bu durumda borcunu ifa etmişse hiçbir şekilde borcun iadesini de talep edemez zira eksik borç geçerli bir borç türüdür. Başka bir ifadeyle tanımlayacak olursak eksik(tabii) borçlarda borcun ifası tamamen borçlunun iradesine bırakıldığı gibi borcun müeyyidesi ve sorumluluğu yoktur.
Eksi̇k (Tabi̇i̇) Borçların Amacı Nedi̇r?
Hukuk düzeninin diğer borçlardan farklı olarak eksik borçta alacaklıya talep hakkının tanınmamasının, alacaklının hakkını korumamasının sebebi emeksiz kazanç olmaması, toplumdaki adalet, ahlak ve barışın sağlanması düşüncesidir.
Eksi̇k (Tabi̇i̇) Borçlarin Özelli̇kleri̇ Nelerdi̇r?
I –Alacaklı borçluya karşı edimin ifasının gerçekleştirilmesi için dava açamaz.(Dava açılsa bile borç eksik borç niteliğinde olduğundan sonuç doğurmaz.)
II-Ortada bir borç ilişkisi ve bir borç mevcuttur fakat borcun müeyyidesi ve sorumluluğu bulunmamaktadır.
III-Eksik borç türü ifası mümkün borçlardan olduğu için borçlu dilerse borcu ifa edebilir. (Doktrinde “ödenebilir fakat dava edilemez borçlar” da denir.)
IV– Kendi iradesiyle eksik borcunu ifa eden borçlu daha sonra alacaklıdan iadesini talep edemez. Borcun eksik borç olmadığını düşünerek yanılıp ifa etse bile iade talep edemez. Zira daha önce de belirttiğimiz gibi ifası zorunlu olmasa bile borç mevcuttur. Mevcut bir borcun ifası ise TBK m. 78 ve devamınca sebepsiz zenginleşme teşkil etmez. (TBK m.78 “Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir…”)
Şimdi birkaç Yargıtay kararıyla eksik borç ve özelliklerine ilişkin örnek verelim.
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ 2014/19529 E., 2014/20906 K.
“Başlık parası” adı altında ödenen para genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı olduğundan” eksik borç” niteliğindedir ve dava yolu ile talep edilemez.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ 2014/1272 E., 21014/ 8663 K.
…Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; talebin hava parası ile eşyalara ilişkin bulunduğu, devir yapılmasından sonra davacının dikkatli bir tacir gibi hareket edip, davalının taşınmaz maliki ile olan kira sözleşmesini temin edip, incelemeden bonoları düzenleyip verdiği, davalının da eşyaları ve dükkanı devrettiği, hava parasının eksik borç niteliğinde olup, Borçlar Yasasının 604 ve devam maddeleri gereği ödenmekle, geri istenemez duruma geldiği gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
Eksi̇k Borç Çeşi̇tleri̇ Nelerdi̇r?
Eksik borçlar doktrinde doğuştan eksik borçlar, geçici eksik borçlar ve sonradan eksik borçlar olmak üzere üçlü bir ayrıma tabi tutulmuştur.
Doğuştan Eksik Borçlar:
Borcun doğumu anında eksik borç olarak nitelendirilen borçlardır. Bu borç türüne örnek olarak kumar ve bahisten doğan borçları, evlenme simsarlığından doğan ücret borçlarını, ahlaki ödevlerden doğan borçları, sözleşmeden doğan borçları ve malikin iyiniyetli zilyet karşısındaki borcunu verebiliriz.
Kumar ve bahisten doğan borçlar:
Kumar ve bahiste emeksiz kazanç söz konusu olduğu için kanun koyucu kınamak amacıyla bu durumdan doğan borçları eksik borç olarak nitelendirmiştir. Kumar ve bahisten doğan borçlar TBK m.604-606’da düzenlenmiştir. TBK m. 604/Ⅰ’ e göre “Kumar ve bahisten doğan alacak hakkında dava açılamaz ve takip yapılamaz.” Bu maddeden anlaşıldığı gibi kişi kumar ve bahisten doğan alacaklarında alacağının tazmini için dava ve takip yoluna başvuramaz. TBK m.604/Ⅱ’ ye göre “Kumar ve bahis için bilerek verilen avanslar ve ödünç paralar ile kumar ve bahis niteliğinde oldukları takdirde, borsada işlem gören malların, yabancı paraların ve kıymetli evrakın fiyat farkı esası üzerine yapılan vadeli satışlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.” Ayrıca bu tür borçların ifasının vadedilemeyeceği gibi (TBK m.605/Ⅰ ) kefalet veya rehin yoluyla teminat altına alınamaz, takas edilemez. Borçlunun bu tür kumar ve bahisten doğan borcunu ifa etmesi halinde ise ifa geçerlidir. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi bu tür borçları eksik borç olarak nitelendirsek de ortada bir borç ilişkisi ve borç mevcuttur.
Kural olarak kumar ve bahis borcunu isteyerek ödemiş olan borçlu iade talebinde bulunamıyordu. Fakat kanundan da anlaşıldığı üzere ( TBK m.605/Ⅱ) beklenmedik bir olay gerçekleşmişse ya da fiile hile karıştırılmışsa borçlu ifa ettiği kumar ve bahis borcunun iade talebinde bulunabilir. Kumar ve bahisten doğan eksik borçların varlığını kanun tasvip etmez. Bu yüzden de borcun niteliği itiraz sebebidir, borçlu bunu ileri sürebilir. Hakim de dosyadaki bilgilerden durumu re’sen göz önüne almalıdır.
Devlet tarafından izin verilmiş olan bazı kumar ve bahisler ise eksik değil tam borç niteliğindedirler. Dolayısıyla bu tür borçlarda dava yolu kabul edilmiştir. Milli Piyango İdaresi tarafından düzenlenen piyango çekilişleri, at yarışları, futbol karşılaşmalarındaki bahisler özel kanunlarla izin verilmiş bahisler olduğu için kişinin tüm hakları korunur.
Ahlâki ödevlerden doğan borçlar:
Kişi, bir başka kişiye hukuken yardım etme zorunluluğu bulunmazken, objektif ahlak anlayışından hareketle bazı ahlaki duygular sonucu yardım edilebilir. Kanun koyucu da bu tür borçları eksik borç olarak nitelendirmiştir. Aslında kanun gereği yardıma muhtaç olan altsoya-üstsoya- kardeşe yardım nafakası verme zorunluluğu vardır. Lakin kişi bunlar dışında yükümlü olmadığı kişilere belli bir yardımda bulunuyorsa bu ahlaki ödevden doğan bir borçtur. Buna örnek olarak yeğenin muhtaç durumdaki teyzesine her ay belli bir yardımda bulunmasını verebiliriz.
Ahlaki ödevden doğan borçların ifası mümkündür. Fakat alacaklı tarafından dava ve icra yoluna gidilemez. Bunun yanında borçlunun ifası halinde borçlu borcun iadesini talep edemez. İfada bulunan kimse kendini borçlu hissettiği için bağışlanma da söz konusu değildir. (TBK m.285/ⅡⅠ “Ahlaki ödevin yerine getirilmesi bağışlanma sayılmaz.) Ahlaki ödevden doğan borçlar, diğer eksik borç türlerinden farklı olarak kefalet ve rehinle temin edilebilir, ceza koşuluna bağlanabilir, takas ve devri mümkündür. Ayrıca bu tür borcun üstlenilmesi de hukuka uygundur. Çünkü bu tür eksik borçlarda toplumun genel ahlakını, adaleti zedeleyecek bir durum söz konusu değildir.
Sözleşmeden doğan eksik borçlar:
Doktrindeki bir görüşe göre; bir borç ilişkisinde tarafların alacak hakkının dava yoluyla takip edilip edilemeyeceğini sözleşmeyle belirleme hakları vardır. Bu tür sözleşmelerden doğan borçlar ise eksik borç olarak nitelendirilmelidir. Çünkü kural olarak alacaklının, ifa talebi gerekçesiyle dava ve cebri icra yoluna başvurması mümkündür. Doktrindeki diğer bir görüşe göre borcun dava ile takibi kamuyu ilgilendirir ve emredici bir hukuk kuralıdır. Bu yüzden sözleşmeyle bunun aksi iddia edilemez ve eksik borç meydana getirilemez. Bu görüşe göre böyle bir eksik borç meydana getirilirse TMK m.23’e (Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez…”) aykırı bir düzenleme olur. Bu yüzden de eksik borçlar istisnai bir durumdur ve ancak kanunla oluşturulabilir. Fikret Eren’e göre de sözleşme özgürlüğü ve irade özgürlüğü ilkelerince taraflara davadan vazgeçme yetkisinin tanınması gerekir.
Evlenme simsarlığından (tellallığından) doğan ücret borçları:
Simsarlık, taraflar arası sözleşme kurma olanağının hazırlanması ya da bir sözleşmenin kurulmasına aracılık edilmesidir. Sözleşme kurulduğu takdirde, kanun gereğince (TBK m.521/Ⅰ “Simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır.”) simsar ücrete hak kazanır. “Evlenme simsarlığı” kavramına gelince burada simsarın aracı göreviyle evliliğe olanak hazırlamasıyla veya evlilik ilişkisinin kurulmasına aracılık etmesiyle kurulan hukuki ilişkidir. Fakat evlenme simsarlığı TBK m.521/Ⅰ hükmüne tabi değildir. Evlenme simsarlığı ücretsiz yapılır. Doktrinde bir görüşe göre evlenme simsarlığından doğan bir hukuki işlemde ücret kararlaştırılmışsa bu durum hukuka ve ahlaka aykırıdır. Bu görüşü kabul edersek de TBK m.27 gereğince işlem geçersiz olmalıdır, bununla da borç doğmamış olur. Halbuki hukuk düzeni evlenme simsarlığından doğan ücret borcunu onaylamasa da bir eksik borç olarak nitelendirmektedir. Yani ortada bir borç ilişkisi, borç mevcuttur.
TBK m.524’ e göre “Evlenme simsarlığından doğan ücret hakkında dava açılamaz ve takip yapılamaz.” Kanun hükmünden de anlaşılacağı gibi bu tür borçlarda alacaklı dava ve takip yoluna başvuramaz. Bunun yanında kefalet veya teminat altına alınamaz, takas edilemez ve borcun tanınmasıyla normal bir borç haline getirilemez. Ancak ortada bir borç ilişkisi mevcut olduğundan borçlu borcunu ifa edebilir. İfa sebebi mevcut olduğu için sebepsiz zenginleşme ya da bağışlanma söz konusu değildir. Yine bu borçlarda da ceza koşulu öngörülmez. İsteğiyle ifa etmiş olduğu bu borcun da iadesini talep edemez. Doktrindeki bir görüşe göre evlenecek kişinin dolandırılması, iyiniyetin suistimali gibi hukuka aykırılık teşkil eden durumlarda ücretin iadesinin talep edilebileceği kabul edilir.
Evlenme simsarlığında temel ilişki hukuka uygun olduğu için onu muhabbet simsarlığı’ndan ayırmak gerekir. Muhabbet simsarlığı aralarında hukuki ilişki bulunmayan insanları cinsel birliktelik için bir araya getirirler. Böyle bir ilişki de hem hukuka hem ahlaka tam olarak aykırıdır, geçersiz olduğu için de borç hiç doğmaz.
Şimdi evlenme simsarlığından(tellallığından) doğan eksik borca bir Yargıtay kararıyla örnek verelim.
15. CEZA DAİRESİ 2017/ 11682 E., 2019/ 7672 K.
Sanık …’un evlenmek için yardım isteyen katılanları dolandırmak amacıyla Hatay iline götürerek daha önceden tanıdığı sanıklar … ve … ile tanıştırdığı, sanık …’ın aracılık etmesi karşılığında diğer sanık …’e teslim etmek üzere katılan …’dan 6.000 TL aldığı, düğün hazırlığı için sanık …’e de 4.000TL verdiği, düğünde 15.000 TL değerinde takı takıldığı, düğünden sonra sanık …’in bir hafta kadar katılanların yanlarında kaldıktan sonra …’in Denizli’ye ablasına gitmek istemesi üzerine beraber Denizli’ye gittiklerini, lokantada yemek yedikleri sırada ..’in lavaboya gideceğini söyleyerek uzaklaştığı ve geri dönmemesi üzerine kaçmış olduğu anlaşıldığı, bu suretle üstüne atlı dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği somut olayda; sanıkların savunması, katılanların beyanı ile tüm dosya kapsamına göre, katılanın söz konusu evlilik öncesi kız tarafına mehir ve evlilik alışverişi adı altında verdiği meblağın sebepsiz zenginleşme hükümleri dairesinde talep edilebileceği ve evlenme tellallığından doğan borçların eksik borç olduğu, iddianameye konu olayın daha çok hukuki uyuşmazlık niteliğinde değerlendirilmesi gerektiği, sanıkların üzerlerine atılı dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçelerine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Malikin iyiniyetli zilyet karşısında borcu:
Malikin, iyiniyetli zilyedin kendisine iade etmek zorunda olduğu mala ilişkin yapmış olduğu masraflardan dolayı olan borcunun bir eksik borç olduğu ileri sürülmektedir. Bu tür ilişkilerde alacak yani masrafların ödenmesi dava veya cebri icra yoluyla talep edilemez. Aslında burada talep değil zilyet lehine kanunda düzenlenmiş bir def’i hakkı vardır. İyiniyetli zilyet, masraflar ödenmedikçe malı iade etmek zorunda değildir. Bu durum TMK m.994/Ⅰ “İyiniyetli zilyet, geri vermeyi isteyen kimseden şey için yapmış olduğu zorunlu ve yararlı giderleri tazmin etmesini isteyebilir ve bu tazminat ödeninceye kadar şeyi geri vermekten kaçınabilir.” hükmünce düzenlenmiştir. Daha sonra, malik masrafları ödemiş ise bu bağışlanma sayılamayacağı gibi sebepsiz zenginleşmeye dayanarak da iadesinin istenmesi mümkün değildir. Doktrindeki diğer bir görüş bu tür borçların eksik borç olmadığıdır. Çünkü kötüniyetli zilyedin iade zorunda olduğu mallar için yaptığı masraflardan doğacak alacak hakkı tam bir alacaktır.
Alacağın tazmini için dava ve takip yoluna gidilebilir. TMK m. 995/Ⅱ’ de “İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir.” Hükmünden de anlaşılacağı gibi kötüniyetli zilyet bu hakka sahipken iyiniyetli zilyet evleviyetle sahiptir. Fikret Eren hocamıza göre de malikin iyiniyetli zilyet karşısındaki borcu tam bir borç olmalıdır. Kanunca da söz konusu masraflar tazminat olarak talep edilebileceğine göre, dava takip yoluna başvurulabilir.
Geçi̇ci̇ Eksi̇k Borçlar:
Bu tür borçlar geçici bir süre için eksik borç niteliği taşırlar. Geçici eksik borçlar, alacaklı tarafından borcun ifası sebebiyle bir süre dava ve takip edilemezken, daha sonra söz konusu durumun ortadan kalkmasıyla dava ve takip edilebilir hale gelebilirler. Bu eksik borç türüne örnek olarak anne-baba veyahut da büyükanne-büyükbaba ile birlikte yaşayan ergin altsoyların kendi kazancını onlara özgülemesiyle bunun için uygun bir bedel isteme hakkının doğması durumunu verebiliriz. Fakat alacak, borçlunun sağlığında dava edilemez. Bu durum TMK m.370/Ⅰ ve 371/Ⅰ’ de düzenlenmiştir.
TMK m.371/Ⅱ “Alacaklı, bu alacağını borçlunun sağlığında, birlikte yaşamanın sona ermesi veya işletmenin el değiştirmesi, borçluya karşı icra takibi yapılması veya onun iflası hallerinde de isteyebilir.” hükmünden de anlaşılacağı gibi çocuk, kazancını özgülediği ailenin iflası vb. gibi bir durumda da bu durumdan doğan bedeli isteyebilir. Ayrıca bu durumdaki çocuklar, mirasın paylaşılması durumunda da eşitlik ve adalet açısından belli bir tazminat isteme hakkına sahiplerdir (TMK m.641).
Sonradan Eksik Borçlar:
Borcun doğduğu anda tam borç olarak meydana geldiği fakat sonradan eksik borç durumuna gelen borç türleridir. Bu tarz eksik borç türlerine örnek olarak zamanaşımına uğramış borçları ve konkordato dışında kalan borcu verebiliriz.
Zamanaşımına Uğramış Borçlar:
Borcun ifası için öngörülen sürenin geldiği ve borcun takip edilebilir olması halinde, alacaklı öngörülen süre içinde dava ve takip yoluna gitmez ise borç zamanaşımına uğrar. Bu durumda borçlu ifadan kaçınma hususunda def’i hakkına sahiptir. Bu hakkı kullanarak, alacak hala dava edilebilir nitelikte olduğu için, davanın reddini sağlayabilir. Zamanaşımına uğramış alacak, borçlu tarafından ifa edilebilir. Fakat borçlu borcunu ifa etmezse ve alacaklı tarafından açılan davada öngörülen süre içerisinde mahkemede zamanaşımı def’ini ileri sürerse, hakim davayı reddeder. Böylece zamanaşımı def’i üzerine borç eksik borç niteliği kazanmış olur. Ancak borçlu zamanaşımı def’ini ileri sürmezse veyahut da öngörülen sürenin dışında ileri sürüp alacaklı da buna olur vermezse hakim borcun ödenmesine karar verir. Burada zamanaşımı def’i ileri sürülmediği için borç eksik borç değil tam bir borç niteliğindedir. TBK m.160/Ⅰ’ e göre zamanaşımı def’inin doğmasından önce feragat geçersizdir fakat zamanaşımı def’inin doğmasından sonra yapılan feragat geçerli olacaktır. Ayrıca zamanaşımı def’inin kullanılıp kullanılmayacağı borçluya bırakılmıştır, hakim bunu re’sen nazara alamaz (TBK m.161).
Zamanaşımı def’ine bir Yargıtay kararıyla örnek verelim.
23. HUKUK DAİRESİ 2017/255 E. 2020/2868 K.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı ihraç edildiğinden sunulan genel kurul kararının HMK’nın375/1- ç kapsamında olduğu ancak genel kurulda alınan kararın borç ikrarı olmadığı, zamanaşımını kesen neden olmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesince, davacı tarafça sunulan belgenin yargılama sırasında var olan ancak davacı tarafından elde olmayan sebeplerle ele geçirilemeyen bir belge olmadığı, zira yargılama esnasında böyle bir belgenin varlığını kabul etmenin belgenin tarihi itibariyle imkansız olduğu, zamanaşımının kesildiğine yönelik iddiaların asıl yargılamada ileri sürülerek değerlendirilmesi gerektiği gibi borcun davalı tarafından ikrar edilmediği, kaldı ki ikrar olarak kabul edilse bile asıl dava zamanaşımı nedeniyle reddedildiğinden buradaki ikrarın tabii (eksik) borç niteliğinden öteye gitmeyeceği, bu ikrarın ancak olsa olsa davanın dolayısıyla alacağın ispatlanamaması vb. nedenlerle reddi halinde tartışabileceği gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Konkordato dışında kalan borç:
Öncelikle konkordatoyu kısaca açıklayacak olursak, bir borçlunun ticari durumunun kötüleşmesiyle alacaklıların, alacaklarını belli bir plana göre almaları hususunda kendi aralarında yaptıkları ve kanunun belli şekiller öngördüğü sözleşmedir diyebiliriz. Doktrinde bu borç türüyle ilgili birçok fikir ileri sürülmüştür. Daha hakim fikir ise konkordato sonunda borcun ortadan kalkan kısmının eksik borç olduğudur. Borçlu bu borcunu ifa ettiği takdirde geri isteyemez. Bağışlama da teşkil etmez. Bunun yanında alacaklı konkordato dışında kalan alacak tutarını dava edemez. Diğer bir görüşe göre konkordato dışında kalmış borçlar ibra edilmiş sayılır. (İbra; alacaklının, alacağının bir kısmından veya tamamından vazgeçmesidir.) Böylece borç ortadan kalkmıştır zira ibra , borcu sona erdiren bir sebeptir. Bu görüşe göre borçlu borcunu ifa ederse sebepsiz zenginleşme sebebiyle dava açarak geri isteyebilir. Fikret Eren ise belirttiğimiz ilk görüşe katılıyor, o bu borcun eksik borç olarak nitelendirilmesini hakkaniyete daha uygun bulmaktadır.
Kaynakça:
Prof. Dr. Fikret EREN Borçlar Hukuku Genel Hükümler 24. Baskı (sayfa 90-99)
Dr. Öğretim Üyesi Gökhan ŞAHAN- Eksik Borçların İleri Sürülmesinin Hukuki Niteliği- Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Yıl8, Sayı 15, Haziran 2020 (s.401-421)
Kudret GÜVEN-Eksik Borçlar Temel Özellikleri ile Hüküm ve Sonuçları Üzerine Bir İnceleme-BAÜHFD, C.2, S.2, Y.2016 (s.37-72)
Türk Borçlar Kanunu
Türk Medeni Kanunu
Yargıtay Kararları
Eksik borç çeşitlerini bulmam iyi oldu teşekkürler
Yine eksik borç olarak değerlendireceğiz, kumar borcu bu şekilde adi senet veya kambiyo senede bağlansa da borçlu bu borcu ödemekle yükümlü olmaz. Bu şekilde yapılan kambiyo senedi üçüncü bir kişiye devredilmiş olsa bile dava ve takip yoluna gidilemez. TBK m. 605’den faydalanabilirsiniz.
Öncelikle teşekkürler taraflar kumar borcunu bir kambiyo senedine bağlamış ise yine eksik borç olarak mı değerlendireceğiz? Yoksa kambiyo senedi olarak takibe konulabilir bir borç olarak mı değerlendirmek gerekir?