Genel Olarak Nişanlanma Nedir?
Nişanlanma; karşı cinsten iki kişinin ileride birbirleriyle evleneceklerini karşılıklı olarak vaat etmeleri şeklinde gerçekleşen bir nevi ön sözleşmedir. Nişanlanma aile hukuku konularından biri olup Türk Medeni Kanunu’nda 118-123’te düzenlenmektedir.
Nişanlanma Hukuki Niteliği
Medeni Kanun’un 118.maddesindeki tanımına göre nişanlanma evlenme vaadiyle olur. Ancak nişanlanmanın hukuki niteliği doktrinde tartışmalıdır. Bu konuyla alakalı üç görüş bulunmaktadır. Bunları; önsözleşme görüşü, karar görüşü ve sözleşme görüşü şeklinde sıralayabiliriz.
A. Önsözleşme Görüşü
Nişanlanma anlamı itibariyle bir evlenme vaadi olarak tanımladığı için doktrinde önsözleşme görüşünü savunan hukukçulara göre nişanlanma evlenme borcunu doğuran bir önsözleşme niteliğindedir. Türk Borçlar Kanunu’nun 29.maddesinde ‘’ Bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir. Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır.’’ şeklinde bir düzenleme mevcuttur. Bu düzenlemeye göre önsözleşme ile ileride kurulacak sözleşmenin şekilleri aynı olmalıdır.
Öyleyse nişanlanma şekle bağlı mıdır?
Evlenmenin bir şekli var iken; nişanlanmanın hiçbir şekilde kendine özgü bir şekli bulunmamaktadır.
B. Karar Görüşü
Bu görüşü savunan hukukçulara göre nişanlanma karar niteliğindedir. Nişanlanmada tarafların iradelerinin içeriği birbirine zıt değil, tam tersi aynı yöndedir. Bu sebeple nişanlanma karar niteliğinde midir sorusunun cevabı oldukça tartışmalıdır ve çokça eleştirilmektedir.
C. Sözleşme Görüşü
Nişanlanma, kadın ve erkek arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla kurulan bir sözleşmedir. Ancak bu sözleşme borçlar hukukuna değil aile hukukuna tabidir. Borçlar hukukunun konusuna giren sözleşmelerde borçlu borcunu ifaya mecburdur. İfadan kaçınan borçlu, aynen ifaya zorlanabilir yahut ifadan kaçınmasının sebep olduğu zararları tazmin etmeye mecbur bırakılabilir. Ancak evlenmeden vazgeçen tarafa karşı bu müeyyideler uygulanmaz.
Çoğunluğun görüşüne göre nişanlılık bağımsız bir aile hukuku sözleşmesidir.
Nişanlanma Kurucu Unsurları
Nişanlanmadan söz edilebilmesi için iki kurucu unsur vardır. Bunlar karşılıklı evlenme vaadi ile kişilerin ayrı cinsiyetten olmalarıdır.
Karşılıklı Evlenme Vaadi
Yukarıda da belirtildiği üzere nişanlanma evlenme vaadiyle kurulduğu için öncelikli olarak tarafların birbirlerine evlilik vaadinde bulunması gerekmektedir. Evlenme vaadi olmaksızın kurulan birliktelikleri nişanlanma olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Yalnızca bir tarafın evlenme vaadinde bulunması nişanlılığın kurulması için yeterli olmaz.
Evlenme vaadini içeren irade açıklaması, sözle yahut yazıyla açıkça yapılmış olabilir.
Nişanlanma İradesi Örtülü Olabilir mi ?
Bu soruya verebileceğimiz en iyi örnek bir kadın ve erkeğin hiçbir şey söylemeden birbirlerine nişan yüzüğü takmak için ellerini uzatmalarıdır.
Nişanlanma Temsilci Aracılığıyla Yapılabilir mi ?
Nişanlanmanın kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olması dolayısıyla temsilci vasıtasıyla yapılması mümkün değildir. Örneğin halk arasındaki beşik kertmesi denilen olayın nişanlılık şeklinde yorumlanması söz konusu olamaz. Ancak bir kişinin nişanlanma arzusunu bir başkası aracılığı ile karşı tarafa iletmesi geçerli bir evlenme vaadidir.
Ayrı Cinsiyetten Olmaları
Nişanlanan kişiler ilerde evlenecekleri için farklı cinsiyetten olmaları gerekmektedir. Taraflardan birinin sonradan cinsiyetini değiştirmesi nişanlılık ilişkisini kendiliğinden hükümsüz hale getirir.
Nişanlanma Geçerlilik Koşulları
Nişanlanma bir hukuki işlem olması dolayısıyla geçerliliği; tarafların ehil olmasına, evlenme vaadinin hukukun emredici kurallarına, ahlak ve adaba aykırı ya da muvazaalı olmamasına ve son olarak evlenmenin imkânsız olmamasına bağlıdır. Geçerlilik şartlarından biri ya da birkaçının bulunmaması, nişanlanmanın geçersiz olması sonucunu doğurur. Nişanlanma akdinin geçerlilik şartları aşağıda ayrıntılı şekilde anlatılacaktır.
Nişanlanmanın Hükümsüzlüğü
A. Nişanlanma Ehliyeti ve Kanunda Özel Olarak Düzenlenmemiş Olması
Ayırt etme gücüne sahip olan tam ehliyetlilerin diğer hukuki işlemleri tek başlarına yapabilme ehliyetleri olduğundan nişanlanmayı da yapabileceklerini söyleyebiliriz. Ayrıca belirtmek gerekir ki nişanlanma yaşı veya yaş sınırı öngörülmemektedir. Ancak ayırt etme gücüne sahip olmayan tam ehliyetsizlerin gerçekleştirmiş oldukları nişanlanma; TMK’nın 15.maddesinde belirtilen ‘’Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz’’ düzenleme gereğince hükümsüz olacaktır.
Küçük ve kısıtlıların durumu TMK m.118/2’de ‘’ Nişanlanma, yasal temsilcilerin rızası olmadıkça küçüğü ve kısıtlıyı bağlamaz.’’ Cevaplanmıştır. Hem ayırt etme gücüne sahip küçüklerin hem de ayırt etme gücüne sahip kısıtlıların kendilerine sadakat yükümlülüğü gibi birçok yükümlülük yükleyen bir nişanlanma sözleşmesi yapabilmeleri için, yasal temsilcilerinin onayı gerekmektedir. Bu onay bulunmadığı takdirde, sınırlı ehliyetsizin yaptığı nişanlanma sözleşmesi yasal temsilcinin icazetine kadar askıda kalır. Ayrıca belirtmek gerekir ki nişanlanma yaşı veya yaş sınırı öngörülmemektedir.
Nişanlananlardan biri sınırlı ehliyetsiz diğeri tam ehliyetli ise, tam ehliyetli kişi bu nişanlanmayla bağlıdır. Diğer tarafın ehliyetsiz olduğunu bilmemesi durumu değiştirmez. Ancak bu konuda irade sakatlıkları hallerinden biri olan yanılma hali varsa bu hal nişanın bozulması için haklı sebep olarak kabul edilebilmektedir. Sınırlı ehliyetsiz kendini ehil göstererek karşı tarafı aldatmışsa; bu nişanlılık ilişkisinden kaynaklanan karşı tarafa vermiş olduğu zararları tazminle yükümlü olur. Tam ehliyetli kişi karşı tarafın sınırlı ehliyetsiz olduğunu bilsin ya da bilmesin yasal temsilciden icazet vermesini isteyebilir. Yasal temsilci onay vermezse, tam ehliyetli kişi nişanı bozabilmektedir.
B. Nişanlanmanın, Emredici Hukuk Kurallarına, Ahlak ve Adaba Aykırı Olmaması ve Evlenmenin İmkânsız Olmaması
Bu başlık altında incelenmesi gereken iki ihtimal vardır. Bunlar aralarında evlenme engeli bulunan kişilerin nişanlanması ve bir kişinin aynı zamanda birden fazla kez nişanlanması yani çifte nişanlanmadır.
Nişanlanma engelleri nelerdir? Kanunda nişanlanma engelleri şeklinde özel bir düzenleme bulunmadığından evlenme engelleri nişanlanmanın geçerliliği konusunda kıyasen uygulanır. Kesin evlenme engelleri nişanlılığın geçerliliğini etkilerken; kesin olmayan evlenme engelleri nişanlılığın geçerliliğini etkilemez.
Medeni Kanun’un 129.maddesine göre;
‘’Aşağıdaki kimseler arasında evlenme yasaktır:
1. Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında, amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,
2. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında,
3. Evlat edinen ile evlatlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında.’’
İkinci ihtimal olan ahlak ve adaba ayrılık hususunu inceleyecek olursak cevap verilmesi gereken ilk soru ‘’Çifte nişanlanma nedir’’ sorusu olacaktır. Nişanlılardan birinin bir başkasıyla ikinci defa nişanlanmasına çifte nişanlılık denir. Böylesi bir durumda ikinci nişanlanma ahlaka aykırılık sebebiyle hükümsüz olarak kabul edilmektedir.
C. Muvazaalı Nişanlanma
Bunlara danışıklı nişanlanmalar da denilmekte olup hükümsüz olarak kabul edilirler. Örneğin nişanlının tanıklıktan kaçınmasına imkân tanıyan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 248. Maddesinden yararlanmak istendiği için, gerçek olmayan bir nişanlanma gerçekleşmiş gibi gösterilebilir veya taraflar evlenmeye niyetli olmadıkları ve bu durumu birbirlerine açıkladıkları halde, evlilik dışı birlikte yaşamayı üçüncü şahıslara karşı aralarında bir nişanlılık ilişkisi varmış gibi gösterebilirler. Böyle bir durumda mevcut nişanlılık ilişkisi muvazaalıdır ve geçerli değildir.
D. İrade Beyanındaki Sakatlıklar
Nişanlanma, irade sakatlıkları ve bunun nişanlanmaya etkileri bakımından doktrinde farklı görüşlerin bulunduğu bir konudur. Yanılma, aldatma ve korkutma olarak adlandırılan irade sakatlıklarının hangi hallerde nişanı bozmak için haklı sebep sayılabileceği somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmelidir.
Nişanlanmanın Şart veya Süreye Bağlanması
Şart
Şart, geciktirici veya bozucu olabilir. Örneğin nişanlılardan birinin sınıfını geçmesi halinde nişanlılığın başlayacağına karar verilmişse buradaki şart geciktirici şarttır. Bir ameliyatın başarısız olması halinde nişanlılığın sona ereceğine karar verilmişse de bu şart bozucu şarttır. Kararlaştırılan şartın geciktirici ya da bozucu olması fark etmeksizin ahlaka, adaba ve kişilik haklarına aykırı olması başından itibaren geçersiz olmasına sebep olur.
Zaman
Nişanlılığın ileri bir tarihte başlayacağı kararlaştırılabilir. Örneğin 1 Ocak’ta nişanlanma hususundaki iradelerini karşılıklı olarak açıklayıp anlaşan tarafların, nişanlılık ilişkisinin 1 Nisan’dan itibaren başlamasını kararlaştırmaları mümkündür. Böyle bir durumda 1 Nisan’a dek nişanlılık hükümleri uygulanmaz ve taraflardan birinin bu süre zarfında vazgeçmesi halinde kendisi için nişanı bozma hükümleri uygulanmaz.
Nişanlılığın Hükümleri
Evlenmeyi Gerçekleştirme Yükümlülüğü
Nişanlanma; evlilik vaadiyle kurulduğu için, tarafların öncelikli yükümlülüğü evliliğin kurulmasında üzerine düşen görevleri titizlikle yerine getirmektir. Tarafların bu konuda dikkatli davranmaları gerekir. Bir tarafın bu yükümlülüğe aykırı hareket etmesi her ne kadar genel kurallar gereğince zorlanmasını gerektirse de TMK; evlenmenin tamamen kişinin serbest iradesiyle gerçekleşmesi gereken bir aile hukuku ilişkisi olmasına önem verdiği için nişanlı kişinin evlenmeye zorlanamayacağını düzenlemiştir. İlgili düzenleme 119.madde olup, ‘’ Nişanlılık, evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez.’’ şeklindedir.
Sadakat Yükümlülüğü
Sadakat yükümlülüğü, dürüstlük kuralı ve örf ve âdet temellidir. Nişanlıların, nişanlılık süresince birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğü vardır. Sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar, diğer nişanlının nişanı bozması için haklı sebep olarak kabul edilir. Bu yükümlülüğün ihlali nedeniyle nişanı bozan tarafın, sadakat yükümlülüğünü ihlal eden kusurlu taraftan tazminat isteme imkânı bulunmaktadır.
Nişanlının Medeni Kanun Anlamında Yakın Olarak Kabul Edilmesi
Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu’nun belirli maddelerinde geçen “yakınların” kapsamına nişanlı da girmektedir.
TMK 151: “Kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş eş, evlenmenin iptalini dava edebilir.”
TBK 56/2: ‘’Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.’’
Destekten Yoksun Kalma Tazminatı ve Manevi Tazminat İsteyebilme
Nişanlılardan birinin haksız fiil sonucunda ölmesi halinde, sağ kalan nişanlı, faile karşı, destekten yoksun kalma tazminatı davası açabilir. Ancak bu davanın açılabilmesi için TBK 55’teki şartların gerçekleşmiş olması gerekir.
Tanıklıktan ve Hakimlikten Kaçınma Hakkı
Nişanlının yakın sayılması sebebiyle nişanlılardan biri, diğerinin davalı ya da davacı olduğu bir davada yahut nişanlısının sanık olduğu bir ceza davasında tanıklık yapmaktan kaçınabilme imkanına sahiptir. Bu Hukuk Muhakemeleri Kanunu 248.maddesinden kaynaklanır.
Ek olarak, nişanlılardan biri, diğerini ilgilendiren bir davada hakim ya da hakem ise görevini yapmaktan kaçınabilir. Diğer taraf da bu sebebe dayanarak hakimi ya da hakemi reddedebilir.
Nişanın Bozulması
Nişanın bozulmasından, geçerli olarak kabul edilen bir nişanlanmanın sona erdiği anlaşılır. Geçerlilik şartlarının eksikliği hükümsüzlük sonucunu doğururken; nişanın bozulmasına sebep olan şeyler daha farklıdır. Nişanın bozulması sebeplerini 6 başlık altında inceleyebiliriz.
Evlenme
Nişanın bozulması sonucunu doğuran evlenme nişanlıların birbirleriyle evlenmesi olabileceği gibi; nişanlılardan birinin üçüncü bir kişiyle evlenmesi de olabilir. Ancak üçüncü bir kişiyle evlenen nişanlı, nişanı haksız olarak bozmuş kabul edilir ve nişanın bozulmasının sonuçlarıyla bağlı olur.
Tarafların Anlaşması
Nasıl ki nişanlılık karşılıklı irade beyanların evlenme vaadi şeklinde uyuşmasıyla kuruluyorsa, nişanlılığın sona ermesi de aynı şekilde tarafların anlaşmasıyla gerçekleşebilir. Tarafların nişanlılığa son verme anlaşması şekle tabi değildir.
Taraflar anlaşarak nişanlılık ilişkisine son vermeleri nişanın bozulması olarak kabul edilmez. Bu sebeple tarafların ve ailelerinin maddi ve manevi tazminat istemeleri mümkün değildir. Ancak, hediyelerin geri verilmesi istenebilir.
Bozucu Şartın Gerçekleşmesi
Bozucu şarta bağlı nişanlanmada şart gerçekleşince nişanlılık ilişkisi kendiliğinden sona erer. Nişanlanma bozucu şart sebebiyle sona ermişse, nişanlıların birbirlerine verdikleri hediyeleri geri vermeleri dışında herhangi bir talep hakları bulunmamaktadır.
Evlenmenin İmkânsız Hale Gelmesi
Nişanlılardan birinin ölmesi halinde nişanlılık ilişkisi sona erer. Gaipliğin varlığı durumunda da nişanlılık ilişkisinin sona erdiği kabul edilmektedir. Gaiplik kararının yanında ayrıca nişanlılığın bittiğini kanıtlayan bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunmamaktadır. Nişanlılardan birini cinsiyet değiştirmesi halinde de nişanlılık sona erer.
Kesin Bir Evlenme Engelinin Ortaya Çıkması
Tarafların aralarında kesin bir evlenme engeli olduğunu öğrendikleri andan itibaren, nişanlanma sözleşmesi kendiliğinden sona ermiş olarak kabul edilir. Nişanlılardan birinin iyileşmeyecek şekilde akıl hastası olması ya da nişanlılardan birinin diğerini evlat edinmesi örnektir.
Nişandan Tek Taraflı Olarak Dönme (Nişanı Bozma)
Nişanlılardan herhangi biri tek taraflı bir irade açıklamasıyla nişanlılık ilişkisine son verebilir. İrade açıklaması açıkça ya da zımnen gerçekleşebilir. Örneğin nişanlılardan birinin başka biriyle nişanlanması zımnen nişanı bozduğu şeklinde yorumlanabilir.
Nişanı bozma taraflara tanınan bir haktır. Kişi haklı sebebi bulunmasa dahi nişanı bozma hakkına sahiptir. Ancak haklı sebep olmadan nişanı bozan taraf tazminatla yükümlü olacaktır. Nişanı bozmanın haklı sebeple nişanı bozma ve haksız sebeple nişanı bozma olarak iki şekilde gerçekleşebileceğini söyleyebiliriz.
Haklı Sebeple Nişanı Bozma
Nişanlılık ilişkisinin devamını veya ileride evlenmenin gerçekleşeceği konusundaki inancının sarsılabileceği durumların varlığı halinde, haklı neden vardır. Haklı nedenin varlığında kusur aranmaz. Nişanın bozulmasında haklı bir nedenin olması yeterlidir. Sebebin haklı sebep oluşturup oluşturmadığını hakim somut olayın özelliklerine göre değerlendirir.
Haklı sebep örnekleri nelerdir?
- Taraflardan birinin ekonomik durumunun oldukça sarsılması
- Sadakat yükümlülüğünü ihlal
- Nişanlısının nişanlanmadan çok önceye ilişkin hoş olmayan özel hayatını öğrenme
- Ciddi düzeyde hayat felsefesi ya da inanç ayrılığı
- Evliliğin mutlulukla sonuçlanmayacağına dair haklı inanç
- Kendisinin veya nişanlısının kusura dayanmayan bulaşıcı veya iyileşmeyen hastalığa yakalanması
Haklı Neden Olmaksızın Nişanı Bozma
Nişanın bozulması haklı bir sebebe dayanmıyorsa nişanı bozan taraftan tazminat talep edilebilir.
Nişanlanmanın Sona Ermesinin Sonuçları
Nişanlılığın evlenme dışındaki sona erme hallerinin dışındaki tüm hallerde hediyelerin geri verilmesi gerekir. Nişanlılığın haklı ya da haksız sona ermesi bu durumu değiştirmez.
Nişanlanmanın Mali Sonuçları
Nişanın bozulması sebebiyle talep edilen maddi tazminat Medeni Kanun’un 120.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir; ‘’ Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır.
Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.”
Kanun sadece zarara uğrayan nişanlıya değil; nişanlının anne veya babası veya onlar gibi davranan kimselere de tazminat isteme hakkı tanımıştır. Maddi zarara uğrayan tarafın ölmesi halinde, maddi tazminat isteme hakkı mirasçılara geçer.
Özetle maddi tazminat davası açabilmenin şartları aşağıdaki gibidir:
- Geçerli bir nişanlanma sözleşmesinin varlığı gereklidir.
- Haklı bir nedenin bulunmaması veya nişanı diğer tarafın bozmasına kendisine tazminat davası açılan nişanlının kendi kusuruyla sebebiyet vermesi gereklidir.
- Davacı, nişanın bozulması nedeniyle bir zarara uğramış olmalıdır.
Son olarak Tazminat davası açabilme imkânı süre açısından Medeni Kanunun 123. maddesi ile sınırlandırılmıştır. Bu maddeye göre, nişanın bozulmasından itibaren bir yılın geçmesiyle kişinin dava hakkı zamanaşımına uğrar.
Nişanlanma Manevi Tazminat
Nişanlanın bozulması halinde, sadece maddi tazminat davası değil, TMK.m.121’deki şartların varlığı halinde manevi tazminat davası da açılabilir. Bu dava, tek başına açılabileceği gibi, maddi tazminat davası ile birlikte de açılabilir. Manevi tazminat miktarını hakim somut olayın özelliklerine, örf ve adete, ülkenin toplumsal ve kültürel özelliklerini dikkate alarak takdir eder.
TMK madde 121’e göre; “Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Manevi tazminat davasının şartları şu şekildedir:
- Geçerli bir nişanlanmanın bulunması
- Nişanın tek taraflı olarak bozulması
- Kişilik haklarının saldırıya uğramış olması
- Kişilik hakkına yapılan saldırının hukuka aykırı olması
- Dava açılacak nişanlının kusurlu olması
- Tazminat talebinde bulunacak tarafın kusurunun bulunmaması gerekmektedir.
Manevi tazminat davası açma hakkı; kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan sadece nişanlı tarafından açılabilir. Sınırlı ehliyetsiz kişi de bu davayı açabilir. Veli ya da vasi bu davayı sınırlı ehliyetsiz adına açamaz.
Manevi zarara uğrayanın ayırt etme gücüne sahip olmaması sebebiyle yasal temsilcisinin dava açıp açamayacağı TMK’ da özel olarak düzenlenmemiştir. Ancak yasal temsilciye böyle bir yetkinin verilmesi manevi zarara uğrayan kişi açısından hakkaniyete uygun olacaktır. Ayrıca yine sıkı sıkıya bağlı hak olması dolayısıyla manevi tazminat isteme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak tazminatla yükümlü kişinin ölmesi durumunda, mirasçıları bu tazminatı ödemekle yükümlüdür.
Hediyelerin Geri Verilmesi
Geçerli bir nişanlanma sözleşmesinin varlığı halinde nişanlılar birbirlerine nişanlılıktan kaynaklı hediye verebilirler. Nişanın bozulması halinde verilen hediyelerin iadesi istenebilir. Ancak iadesi istenilen şeylerin hediye olarak verilmiş olması şarttır. Hediyelerin iadesi Medeni Kanun’un 122.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre,
“Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.
Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.”
Bu madde gereğince, nişanlılığın sona ermesi halinde hediyeler kendiliğinden iade edilecek bir borç haline gelmez. İade borcu, ancak tarafların talebiyle doğar.
Alışılmışın Dışındaki Hediyeler Kavramı
TMK.m.122, alışılmışın dışındaki hediyelerin geri verilmesinin istenebileceğini öngörmüştür. Hediyelerin alışılmışın dışı olması demek, önemli bir ekonomik değer taşımaları anlamına gelmektedir. Yargıtay da dava konusu edilen ziynet eşyalarının alışılmışın dışında hediye olup olmadığına mahkemece yapılan araştırmalar sonucunda karar vermektedir. Alışılmışın dışındaki hediyeler yöreden yöreye, kişilerin sosyal ve ekonomik düzeylerine göre farklılık göstermektedir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2017/158 E., 2018/10751 K. Sayılı kararı şu şekildedir:
“Nişanlılık dolayısıyla verilen hediye, olağan bir hediye ise geri istenemez. Hediyelerin geri istenebilmesi için alışılmışın dışında hediyelerden olması gerekir. Alışılmış (mutad) hediyelerden kasıt; giymekle, kullanmakla eskiyen ve tüketilen eşyalardır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; nişan yüzüğü dışında kalan tüm altın, takı ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye olarak kabul edilmiştir. Kural olarak giymekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen eşyaların iadesine karar verilemez. Nişanın bozulması nedeniyle mutad dışı hediyelerin geri alınmasına ilişkin davalarda kusur aranmaz.”
Hediyelerin Geri İstenebilmesinin Şartları
1.Hediye nişanlılık dolayısıyla verilmiş olmalıdır.
2.Geri istenecek hediyelerin alışılmışın dışında olmalıdır.
3. Nişanlılık, evlenme dışında bir sebeple sona ermiş olmalıdır.
MK 121’e göre nişanlılık evlenme ile sona ermişse, hediyelerin geri istenmesi mümkün değildir. Buna karşılık nişanlılık; ölüm, gaiplik, tarafların anlaşması ya da nişanın bozulması sonucu sona ermişse hediyeler iadesi istenebilecektir.
Tazminat taleplerinden farklı olarak, hediyelerin geri istenmesi kusurlu olma şartına bağlı değildir. Nişanın bozulmasında kusurlu olan nişanlı ya da anne babası veya onlar gibi hareket eden kişiler de verdiği hediyeleri geri isteyebilecektir.
4. Geri vermeyi isteme hakkına, nişanlılar, ana ve babaları ya da ana baba gibi hareket eden kimseler sahiptirler.
Medeni Kanun’un 122.maddesi dışında kalan kimselerin nişanlılara, nişanlıların birbirlerinin akrabalarına verdikleri hediyeler geri istenemezler. Bu kimselerin ya da bu kimselere verilen hediyelerin geri istenip istenemeyeceği bağışlama ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre değerlendirilerek belirlenir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2019/893 E., 2019/7942 K. Sayılı kararı şu şekildedir:
“Davalı taraf, ziynet eşyalarının davacının bizzat kendisi tarafından alınmadığını savunmuş; mahkemece de altın ve hediyelerin davacı tarafından davalıya verilmediği, davacının akrabaları tarafından davalıya verildiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, nişan törenlerinde takılan takıların bizzat davacı nişanlı tarafından takılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Ana-babanın ya da onlar gibi davrananların nişanlı adına taktıkları takılar, davacı nişanlı tarafından takılmış sayılır ve nişanın bozulması durumunda da bizzat talep edilebilir. Örf ve adete göre, nişan törenlerinde, takıların, nişanlıların birbirine bizzat takmalarından çok, genelde bir aile büyüğü veya ana-baba veya kardeşlerden biri tarafından takıldığı bir gerçekliktir.”
Zamanaşımı
Medeni Kanun’un 123.maddesine göre, ‘’ Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” Bu hüküm maddi ve manevi tazminat taleplerinde ve ayrıca hediyelerin geri verilmesinde de uygulama alanı bulur. Sadece nişanlıların değil, nişanlı kimselerin anne ve babaları da bu hükme tabidir.
Nişanlanma İle İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi 2017/163 Esas ve 2018/10717 Karar
“Nişanın bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratması ve menfaatleri haleldar etmesi doğaldır. Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz. Ne var ki, davacı nişanın bozulması nedeniyle, fahiş bir zarara uğramış ve bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.”
Kaynakça:
– 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
– Dural, Mustafa – Öğüz, Tufan – Gümüş, Mustafa Alper. Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku. İstanbul: Filiz Kitabevi, 2016.
– Yargıtay İçtihatları