Giriş
Hisse haczi ile intifa hakkı haczi, bir malvarlığı değerini oluşturduğu için mümkündür. Bir malın haczedilmesi ve bu mahcuz malın satılması sonrası alacaklının alacağına kavuşması amaçlanır. Haczedilen şeyin konusunu bir taşınır veya taşınmaz mal oluşturabileceği gibi, bir hak veya menfaat de oluşturabilir. Nitekim İİK. mad. 94’te düzenlendiği üzere;
“Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf edilen bir mal hissesi haczedilirse icra dairesi, yerleşim yerleri bilinen ilgili üçüncü şahıslara keyfiyeti ihbar eder. Bu suretle borçlunun muayyen bir taşınmazdaki tasfiye sonundaki hissesi haczedilmiş olursa icra memuru haciz şerhinin taşınmazın kaydına işlenmesi için tapu sicil muhafızlığına tebligat yapar. Anonim şirketlerde paylar için pay senedi veya pay ilmühaberi çıkarılmamışsa, borçlunun şirketteki payı icra dairesi tarafından şirkete tebliğ olunarak haczedilir.”
Bu düzenlemeye göre hacizdeki amaç gayrimenkulün aynına yönelik değil; menfaat ve gelirin haczine yöneliktir. Bu maddeyi ayrıntılarıyla işleyeceğimiz yazımızda, işlenecek konular;
– İntifa hakkının haczi,
– Taksim edilmemiş bir miras haczi,
– Bir şirket veya iştirak(elbirliği) halinde tasarruf olunan bir malın hisse haczi,
– Paylı mülkiyet hisse haczi,
– Borçluya ait ayni (nesnel) hakların tescilini isteme yetkisinin alacaklıya verilmesi,
– Borçlunun zilyedi olduğu bir taşınmazın, borçlu adına tescilini isteme yetkisinin alacaklıya verilmesi,
– Borçluya emekli maaşı bağlanması için gerekli işlemleri yaptırma yetkisinin alacaklıya verilmesi,
– İntifa hakkı ve hisse payının satışı.
İNTİFA HAKKININ HACZİ
Genel Olarak
Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa veya durum ve koşullardan hak sahibince şahsen kullanılması gerektiği anlaşılmıyorsa, intifa hakkının kullanılması başkasına devredilebilir (TMK m.806). Buna göre, kullanılması başkasına devredilebilen intifa hakkı, haciz de edilebilir. İntifa hakları İİK mad. 83’te belirtildiği gibi kısmen haczi caiz olan şeylerdendir. İcra dairesi, borçluya ait bir intifa hakkını haczedince, adresleri bilinen ilgili üçüncü kişilere haczi bildirir. Burada kendisine haciz bildirilecek olan üçüncü kişi çıplak mülkiyetin sahibidir.
İntifa hakkı haczinin konusu, üzerinde hakkın bulunduğu şeyin mülkiyeti değildir. Mülkiyetin üzerindeki intifa hakkının kullanılmasıdır. Yani haczin konusu, intifa hakkının sağladığı hasılat, kar payı, semerelerdir. Zira intifa hakkının muhtevasına baktığımız zaman, başkasına ait bir eşya veya malvarlığı üzerinde, belirli bir kişiye, tam yararlanma hakkı sağlayan bir irtifak hakkıdır. Hakkın kurulmasıyla birlikte hak sahibi, mülkiyeti kazanmamaktadır. Onun üzerinde kullanma ve yararlanma ehliyetine sahip olmaktadır.
Öğretide, intifa hakkının haczi eleştiri konusu da yapılmaktadır. Süreye bağlı olarak kurulmayan bir intifa hakkı, gerçek kişilerde hak sahibinin ölümü ile ortadan kalkar. Örneğin, yaşlı birine bağışlama sebepli süreye bağlı olmayan intifa hakkı kurulduğunu ve bu hakkın genç birisi tarafından haczedildiğini düşünelim. Bu durumda mülkiyetin sahibi, hakkı haczeden alacaklının ölümüne kadar, ona hakkı sağlamaya devam edecektir düşüncesiyle eleştirilmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, intifa hakkının haczi alacaklının alacağı ile sınırlı olacaktır. Ortada borç kalmazsa haciz de kaldırılacaktır. Ayrıca intifa hakkı da bir malvarlığı değerini oluşturduğuna göre haczedilmesi pek tabii mümkün olmalıdır. İntifa hakkı başkasına devredilemez, hakkın kullanılması devredilebilir. Buna göre, örneğimizde yaşlı kişinin ölümü sonucunda hakkın ortadan kalkması gerekmektedir, çünkü haczedilen şey intifa hakkının borçluya sağladığı yarardır. Dolayısıyla borçlunun ölümüyle hakkın ortadan kalkması ve hakkın sağladığı faydaların da bununla beraber son bulması gerekir. Aksi durumda hakkı sağlayan mülkiyet sahibi için hakkaniyetsiz bir durum ortaya çıkacaktır.
İntifa Hakkı Nasıl Haczedilir?
Bir taşınmazın üzerine haciz konulması için, bu yönde bir talep olması ve icra dairesince karar verilmesi gerekmektedir. Haczin konulduğu an, icra dairesinin kararı verdiği andır, tapuya konulan şerh bildirici niteliktedir (Y. 12. HD, 10/12/2015, 28857/31140). Dolayısıyla intifa hakkının haczi için de aynı durum söz konusu olacaktır. Üçüncü kişinin taşınmazı üzerinde bulunan, borçluya ait intifa hakkının haczedilmesi için, bizzat intifa hakkının haczine karar verilmelidir. Yoksa taşınmazın üzerine haciz konulması için talepte bulunulması, intifa hakkının üzerine haciz konulması için yeterli değildir. Konuyu bir Yargıtay kararıyla açıklamak gerekirse;
Yargıtay 12. HD. 2013/3132 E. 2013/13004 K. 04/04/2013 T.
“Alacaklı tarafından, borçlu aleyhine örnek 4-5 ilamlı takip yapıldığı, alacaklı vekilinin talebi üzerine, borçlunun Beşiktaş Ortaköy Mah. … Ada…3 parsel… nolu bağımsız bölümüne haciz konulması hususunda icra müdürlüğünce tapuya haciz müzekkeresi yazıldığı, Tapu Müdürlüğünce, söz konusu taşınmazın kuru mülkiyetinin 3. şahıs adına kayıtlı olup, taşınmazın ½ intifa hakkı borçlu lehine olduğundan herhangi bir hak kaybına sebebiyet vermemek için ½ intifa hakkı üzerine haciz tatbik edildiği, bilahare 3. şahsın ve borçlunun icra müdürlüğüne haczin kaldırılmasına ilişkin olarak yaptığı talepler hakkında, icra müdürlüğünce intifa hakkının haczine ilişkin gerek talep gerekse karar yok ise de icra müdürlüğünün re’sen haciz kaldırma yetkisi bulunmadığından istemin reddine karar verildiği görülmektedir. Somut olayda, alacaklının, borçlunun taşınmazdaki intifa hakkı üzerine haciz konulmasına ilişkin bir talebi olmadığı gibi, icra müdürlüğünce de bu yönde verilmiş bir karar bulunmamaktadır. Buna rağmen Tapu Müdürlüğü’nce haciz müzekkeresi yanlış yorumlanarak borçlunun taşınmazdaki intifa hakkı üzerine haciz şerhi işlenmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
HİSSE HACZİ
Şirket Hisse Haczi
Çıplak Pay Haczi(Hisse Senedine Bağlanmamış)
Buradaki şirket hissesi ifadesine adi şirket dahil değildir. Adi şirket elbirliğiyle mülkiyet hissesi olduğu için farklı başlığın konusudur.
Anonim şirketlerde hisse senedi çıkarılmışsa, bunların haczi taşınır malların haczi hakkındaki hükümlere göre haczedilir. Ancak anonim şirkette payın hisse senedine bağlanması zorunlu değildir, pay çıplak olarak kalabilir. Çıplak pay da hisse senedi gibi devredilebilir, rehnedilebilir ve haczedilebilir. “Anonim şirketlerde paylar için pay senedi veya pay ilmühaberi çıkarılmamışsa, borçlunun şirketteki payı icra dairesi tarafından şirkete tebliğ olunarak haczedilir. Bu haczin şirket pay defterine işlenmesi zorunludur; ancak haciz, şirket pay defterine işlenmemiş olsa bile şirkete tebliğ tarihinde yapılmış sayılır. Haciz, icra dairesi tarafından tescil edilmek üzere Ticaret Siciline bildirilir. Bu durumda haczedilen payların devri, alacaklının haklarını ihlâl ettiği oranda batıldır. Haczedilen payların satışı, taşınır malların satışı usulüne tâbidir. Diğer taşınırlarda icra dairesi başkasına devre mâni tedbirleri alır.” (İİK Mad. 94,1,c.3). Bu hacizle ilgili muhafaza tedbiri almak için mahalline gitmek zorunlu değildir. İhbarname göndermekle yetinilebilir. Bu ihbarnameyle borçlunun payına haciz konulduğunu, bu haczin deftere işlenmesi, ilerde hisse senedi çıkarılması halinde borçlunun payına düşen hisse senetlerinin borçluya verilmeyip, icra dairesine teslim edilmesi, borçluya yapılacak tebligatların icra dairesine yapılması ve borçlunun muvafakatinin alınması gereken durumlarda icra dairesinin muvafakatinin alınması gerektiği bildirilir. Ancak yine belirtmek gerekir ki çıplak payın haczine karar veren icra müdürü, bu konuda bir şekil şartı öngörülmediği için, haciz bildirisinin tebliğinden önce, borçlunun payını başkasına devretmesini önlemek için, haciz mahalline giderek, orada düzenleyeceği tutanak(İİK mad. 8) ile de yapabilir.
Hisse Senedine Bağlanmış Payın Haczi
Eğer hisse senedine bağlanmış bir pay söz konusuysa, bunun haczi, İİK mad. 88’e göre yapılacaktır ve icra dairesi tarafından muhafaza edilecektir. Kıymetli evrak haczedilirse icra dairesi tarafından el konulması geçerlilik şartıdır. Hisse senedinin TTK uyarınca kıymetli evrak sayılması nedeniyle fiilen el konulması gerekir. Dolayısıyla hisse senedi payına uygulanacak haciz işleminde, çıplak paya ilişkin haciz işlemlerinin uygulanması yerinde değildir ve borçluları etkileyecek etkiye sahiptir. Nitekim Yargıtay da birçok kararında bu durumu hüküm altına almıştır.
Yargıtay 12. HD. 2017/9254 E. 2018/6420 K. 20/06/2018 T.
“Şikayetçi borçluların, icra mahkemesine başvurusunda özetle; şirket hisselerinin hisse senedine bağlı olması nedeniyle, hisselerine sadece İİK’nun 88. maddesine göre haciz konulabileceğini ileri sürerek, İİK’nun 94. maddesi gereğince yapılan haciz işleminin iptalini talep ettikleri, mahkemece; anılan haczin yöntemine uygun yapılmadığı, şirket hisselerinin yalnızca fiilen el koyma yoluyla haczinin mümkün olduğu, İİK’nun 94/1’e göre yapılan haczin geçerli bulunmadığı gerekçesi ile …. Somut olayda, haczin uygulanması ve sonuçları, borçluları da etkileyeceğinden, borçluların icra mahkemesine başvurularında hukuki yararları bulunmaktadır.”
Kollektif şirketlerde ve adi komandit şirketlerde, ortağın şahsi alacaklısı, ortağın kar payını haczettirebilir. Ayrıca şirketin tasfiyesi sonunda borçlu ortağa düşecek paya haciz koydurabilir. Limited şirketlerde ortağın şahsi alacaklısı, ortağın şirketteki kar veya tasfiye payından başka, ortağın şirketteki payını da haczettirebilir.
Elbirliği Mülkiyeti Hisse Haczi
İİK mad. 94’te taksim edilmemiş bir miras hissesi ile iştirak halinde tasarruf edilen bir mal hissesi denilmekte ise de, bütün elbirliği mülkiyeti hisselerinin haczi, m.94 hükmüne göre haczedilir, adi şirket hissesinde olduğu gibi. TMK uyarınca elbirliği mülkiyeti hissesi üzerinde paydaşlar tek başına tasarrufta bulunulamaz. Buna göre haczin konusu, elbirliği ile mülkiyet ilişkisinin son bulması halinde hissesine düşecek olan tasfiye payıdır. Elbirliğiyle mülkiyet hissesi haczedilince, icra dairesi bunu adresleri bilinen diğer paydaşlara bildirir. Borçlunun hissesi üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlandığı ve elde edilen semerelerin icra dairesine gönderilmesi gerektiği ihbar olunur. Haczedilen hissenin konusu taşınmaz ise, icra dairesinin talebi üzerine, tapu siciline şerh edilir. Eğer hissenin konusu taşınır bir mal ise, icra dairesi, taşınır malın muhafazası için gerekli önlemleri alır.
Haczin konusunun elbirliği mülkiyetinin son bulmasıyla, borçlunun payına düşecek olan pay olduğunu belirtmiştik. Borçlunun reddetmediği bir miras payı olup da bunun tapu siciline henüz tescil edilmediği durumda, alacaklı, borçlunun hissesine haciz koydurabilir ancak bunun tapuya şerh edilmesini sağlayamaz ve satışını isteyemez, zira haciz konulacak olan miras payı üzerinde henüz borçlunun da tescili yoktur. Bunun için icra dairesinden alınan yetki ile, borçlu adına tescil istenebilir.
Paylı Mülkiyet Hisse Haczi
Paylı mülkiyet hissesi kendi başına haczedilebilir ve İİK mad. 86 anlamında borçlunun tasarruf yetkisinin sınırlandırıldığı, paydaşlara bildirilir. Haczedilen mal taşınmaz ise tapu siciline şerh düşülmesi, tapu sicil müdürlüğünden istenir. Eğer haciz konusu taşınır ise, icra dairesi malın başkasına devrini engellemek için önlemleri alır. Ancak bu önlemlerin diğer müşterek maliklere zarar vermemesi gerekir.
Buradan anlaşılacağı üzere, elbirliği mülkiyetinde hisse haczi ve satışı için bir diğer yol elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesini sağlamaktır. Alacaklı, borçlunun miras(elbirliğiyle mülkiyet) hissesini tapu siciline tescil ettirmeden, İİK 121’e göre satışını isteyemez.
Yargıtay 12. HD. 2010/12543 E. 2010/25490 K. 02/11/2010 T.
“Borçlunun bir taşınmaz üzerindeki miras hissesi tapu siciline tescil edilmemiş ise alacaklının, öncelikle İ.İ.K.nun 94/II. Maddeye göre borçlunun miras hissesinin tapu siciline tescilini sağlaması ondan sonra miras hissesinin İ.İ.K.nun 121. maddesine göre paraya çevrilmesini istemesi gerekir. Alacaklı, borçlunun miras hissesini tapu siciline tescil ettirmeden ( intikali sağlamadan ) borçlunun miras hissesinin İ.İ.K.nun 121. maddesine göre paraya çevrilmesini isteyemez. İ.İ.K.nun 121. maddesindeki yola başvurulmadan terekedeki elbirliği halinde tasarruf edilen bir malın borçlu mirasçısının borcundan dolayı satılması mümkün değildir. Ortaklığın satış sureti ile giderilmesine karar verilmesi halinde satışın sonucuna kadar borçlunun o mal üzerindeki hissesi henüz belirli ve ayrılmış değildir.”
Paylı mülkiyette bir taşınırı başkasına devretmek için bütün hissedarların kabulü gerekir ve borçlunun tasarruf yetkisi kısıtlanmıştır. Ancak İİK mad. 86 gereğince iyi niyetle iktisap burada da korunmuştur.
Alacaklının, Yetki Belgesi İle Borçlu Adına Tescil İşlemi Yapabilmesi
İİK. mad. 94/2; “Borçlunun reddetmediği miras veya başka bir sebeple iktisap eyleyip henüz tapuya veya gemi siciline tescil ettirmediği mülkiyet veya diğer aynı hakların borçlu namına tescili alacaklı tarafından istenebilir. Bu talep üzerine icra dairesi alacaklının bu muameleyi takip edebileceğini tapu veya gemi sicili dairesine ve icabında mahkemeye bildirir.”
TMK. mad. 705; “Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.”
HMK. mad. 53; “Dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Bu yetki, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edilir.”
Kanun maddelerini birlikte düşünecek ve yorumlayacak olursak konunun anlaşılması daha kolay olacaktır. Alacaklının haciz ettirdiği bir malvarlığı, borçlunun tescilsiz kazanımı olan bir şeyin konusunu oluşturabilir. Borçlu da, alacaklının alacağına ulaşmasını engellemek için tescil işlemini yapmaktan imtina edebilir. Bu durumun önüne geçmek için, alacaklı icra dairesinden alacağı yetki belgesi ile haciz konusu malın borçlu adına tescilini isteyebilir. Zira bu işlem yapılmadan satış istenemez.
İİK mad. 94/3; “Borçlunun zilyedi bulunduğu bir taşınmaz üzerindeki fevkalade zamanaşımı ile iktisabını istemek hakkının haczedilmesi halinde, icra dairesi zilyetliğin başkasına devrine mani olacak tedbirleri alır ve alacaklıya bir ay içinde taşınmazın borçlusu adına tescili için dava açması yetkisini verir. Mahkemenin tescil kararı ile taşınmaz bu alacaklı lehine mahcuz sayılır.”
Yine bahsedilen bu durumda da, borçlu tescili istemekten imtina edebilir. İcra dairesince tescil isteme hakkı haczedilir ve alacaklı yetki belgesiyle tescili isteyebilir. Bu yetki belgesini mahkemenin verme yetkisi yoktur, icra dairesi tarafından verilir (Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı s.456 ). Alacaklıya verilen tescil davası açmak için 1 aylık süre verir. Açılan dava sonucunda tescil işlemi gerçekleşirse, tescil isteme hakkının haczi kendiliğinden taşınmaz haczine dönüşür.
İİK mad. 94/4; “İkinci fıkra hükmü, almaya hak kazandığı veya almakta bulunduğu emekli veya yetim maaşını istifa için icap eden yoklama muamelesini yaptırmayanlar hakkında yetkili makama bildirmek suretiyle tatbik olunur.”
Borçlu emekliye ayrıldığı halde, alacaklısına zarar vermek için, kendisine maaşın verilmesi için gerekli işlemleri yaptırmazsa, alacaklının başvurusu üzerine, icra dairesi, yetkili merciden ‘emekli maaşının borca ayrılacak kısmının’ tahakkukunun yapılarak icra dairesine ödenmesini bildirebilir. Bu bildiride, alacaklının, borçlu tarafından yapılması gereken işlemleri takip yetkisinin bulunduğu da belirtilir.
SATIŞ
İİK madde 121’de düzenlenmiştir. Buna göre;
“Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi gibi yukarki maddelerde gösterilmeyen başka nevi malların satılması lazım gelirse icra memuru satışın nasıl yapılacağını icra mahkemesinden sorar.
İcra mahkemesi, yerleşim yerleri malum olan alakadarları davet ve gelenlerini dinledikten sonra açık artırma yaptırabileceği gibi satış için bir memur da tayin edebilir, yahut iktiza eden diğer bir tedbiri alabilir.”
Kanun hükmünde, “bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi gibi” denilerek, buradaki saymanın tahdidi olmadığı anlaşılmaktadır. Taşınır ve taşınmaz dışında kalan bütün hakların(ör. telif) satışı bu madde uyarınca yapılacaktır.
Bu haklar taşınmazdan çok taşınır mallara benzediğinden, paraya çevirmenin istenmesi için öngörülen süre, taşınırlarda olduğu gibi altı aydır. Bu hakların satışının nasıl yapılacağını düzenleyen 121. madde çok genel nitelikte bir maddedir. İcra dairesi, icra mahkemesine satışın nasıl yapılacağını sorar ve satışın nasıl yapılacağına icra mahkemesi karar verir. Maddenin ikinci fıkrasına göre satış için üç farklı yol öngörülmüştür;
İntifa Hakkının Paraya Çevrilmesi
- İcra mahkemesi açık artırma yoluyla satışa karar verebilir. Bu durumda satış konusu hak, değerinin altında satılacağı için hem alacaklı hem de borçlu için olumsuz bir durum olacaktır.
- İcra mahkemesi hakkın satışı için bir memuru görevlendirip, satışı bu memura bırakabilir.
- Yahut icra mahkemesi satışın yapılması için başka bir tedbir alınmasına karar verebilir.
İntifa hakkının paraya çevrilmesinde üçüncü yol daha elverişlidir. Buna örnek olarak, intifa hakkının getirdiği gelirin, alacaklıya verilmesi olabilir. Borç ödeninceye kadar, intifa hakkının icra dairesince kullanılması kararlaştırılabilir. Zira intifa hakkının satışı yoluna gidilmesi durumunda, değerinin altında bir bedele satılması söz konusu olabilir. Bu durum ise hem alacaklının hem de borçlunun aleyhine olacaktır.
Hisselerin Paraya Çevrilmesi
Şirket Hissesi
Buradaki şirket hisselerinin paraya çevrilmesinde 121. madde tümüyle uygulanamaz, ne ölçüde uygulanacağını tespit etmek için TTK ile birlikte değerlendirilme yapılması gerekir. Eğer borçlunun haczedilen payı hisse senedine bağlanmışsa, o zaman bunun satışı taşınırların satışına göre yapılacaktır.
Kollektif ve komandit şirketlerde, öncelikle ortağın(borçlu) alacaklısının kar payı ile tatmin edilmesi sağlanır. Eğer bu yeterli olmazsa ortağın tasfiye payına haciz konulur. Bu durumda icra mahkemesinin, şirketin tasfiyesini istemek için alacaklıya yetki vermesine gerek yoktur. Mahkeme şirketin tasfiyesine karar vermeden önce borç ödenirse, fesih davası düşer. Limited şirketlerde ve kooperatiflerde de durum kollektif şirketlerdeki duruma benzemektedir.
Elbirliği Mülkiyeti Hissesi
Bunun en önemli örneği taksim edilmemiş miras hissesidir. Yukarıda da anlatıldığı üzere miras payına konulan haciz sonrası satışın yapılması için elbirliği mülkiyetinin sonlandırılması gerekmektedir. Bundan sonra miras hissesini haczettiren alacaklı, sulh hukuk mahkemesinden borçlu yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir(TMK 648). Ancak bunu yapmadan icra dairesinden, haciz konusu hakkın paraya çevrilmesi istenebilir. İcra dairesi, icra mahkemesinden satışın nasıl yapılacağını sorar. Buna göre icra mahkemesi de 121/2 hükmü uyarınca üç farklı paraya çevirme yolundan birini seçer. En etkili yol ise, miras şirketine dahil olan belli mallar üzerinde elbirliği mülkiyetine son vermek için, alacaklıya yetki verilmesidir. Alacaklı bu yetki ile ortaklığın giderilmesi(izalei şüyu) davası açabilir.
Davaya bakan mahkeme, aynen taksim mümkünse, borçlunun payına düşen mal satılır ve alacaklı tatmin edilir. Aynen taksim mümkün olmazsa, ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilir. Satış sonrası borçlunun hissesine düşen para icra dairesine yatırılır ve alacaklıya ödenir.
Yararlanılan Kaynaklar:
-Yargıtay kararları
-Baki Kuru, İcra ve iflas hukuku el kitabı, 2013, 2.Baskı
-Yavuz Süphandağ, İcra ve İflas Hukukunda Uygulamalar, 2012, 8.Baskı