Terk Nedeniyle Boşanma Davası

Terk Nedeniyle Boşanma Davası

Genel Olarak

Terk nedeniyle boşanma eşlerden birinin ortak konutu terk etmesi sonucu oluşan boşanma sebebidir. Eşlerin birlikte yaşaması evliliğin genel hükümlerinden biridir. Türk Medeni Kanunun 185. Maddesi de bu konuyu özellikle yazmıştır: “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Bu maddeden yola çıkarak eşler beraberce seçtikleri (TMK m.186/1) ortak konutta birlikte yaşamalılardır. Haklı bir sebep olmaksızın bu konuttan ayrılan ve bu ayrılığın terk nedeniyle boşanma davası şartlarında belirtildiği gibi en az 6 ay sürmesi de terk nedeniyle boşanma davası konusudur.

Terk Nedeniyle Boşanma

Terk nedeniyle boşanma TMK m. 164’te açıklanmıştır. Terk dayalı boşanma mutlak ve özel bir boşanma sebebidir. Mutlak boşanma koşulları gerçekleştiği zaman istem üzerine boşanmaya kesin karar verilmelidir. Nisbi boşanma sebeplerinde olduğu gibi ortak hayatın çekilmez hale gelme şartı aranmaz.

Terk nedeniyle boşanma madde 164 birinci fıkrasında boşanma şartlarından bahsedilmiştir. İkinci fıkrasında ise terk nedeniyle boşanma davasında ihtar konusu kanun koyucu tarafından açıklanmıştır. Madde 164;

“Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.

Davaya hakkı olan eşin isteği üzerine hakim veya noter esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.”

Terk Nedeniyle Boşanma Davası Şartları

Eşlerden Birinin Ortak Konutu Terk Etmesi

Terk nedeniyle boşanma davası şartları gerçekleşmesi için en önemlisi bir terk eyleminin olasıdır. Yukarıda da bahsedildiği üzere evliliğin genel hükümlerinden olan eşlerin birlikte yaşamak zorunda olması hükmü terk eylemi ile ihlal edilmiştir.

Terkin İsteğe Dayalı Olması

Terk eyleminin geçerli kabul edilmesinin şartlarından biri terkin isteğe dayalı olmasıdır. Bir eşin diğerini eve almaması, girmesine engel olması veya evden gitmesi için onu zorlaması gibi durumlarda evi terk eden eşin terk eylemi isteğe dayalı değildir.

Zorunlu bir görev için örneğin askerlik için ya da tutuklanma, gözaltına alınma gibi sebepler durumunda da evi terk eden eşin isteğine dayalı bir durum söz konusu değildir. Bu gibi durumlarda bir zorunluluk hali mevcuttur.

Bu gibi hallerde eş terk nedeniyle boşanma davası açamaz. Şartlardan biri olan terkin isteğe dayalı olma hali gerçekleşmemiştir. Aynı zamanda terk eden eşin eve dönmesi halinde onu içeri almayan ya da konuttan ayrılmaya zorlayan diğer eş terk etmiş sayılır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı (2017/2289 E.  ,  2020/939 K.)

“… O hâlde, ortak konutu terke zorlayan veya eve dönmeyi engelleyen eşin, gerçekte terk eden eş olması nedeniyle, terke dayalı boşanma davası açma hakkı bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu sonucun, yasanın konuluş amacına da uygun olduğu anlaşılmaktadır. Aksine görüşün kabul edilmesi hâlinde; ortak konuttan kovulan, fiilen ayrılmaya zorlanan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesi engellenen eşe karşı, haksız konumda bulunan eşin boşanma davası açma hakkı olduğunun kabulü ile boşanma kararı elde edebileceğinin düşünülmesi, hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi        (2013/20513 E.  ,  2014/2693 K.)

Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi davacı koca, davalı eşine sürekli hakaret etmiş ve son olarak müşterek evden kovmuştur. Bu olgu ile yukarıda açıklanan “diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.” şeklindeki yasal düzenleme birlikte ele alındığında davacı kocanın gerçekte iddia ettiği gibi “terk edilen” değil, “terk eden” eş olduğunun kabulü gerekir.
Yargıtay Hukuk genel Kurulunun 04.11.2009 gün ve 2009/2-402 esas, 2009/484 karar sayılı ilamında da açıklandığı gibi terke dayalı boşanma davasında dava açma hakkı, kanunun açık deyimiyle sadece “terk edilen eşe” ait bulunduğundan, diğer eşi ortak konutu terke zorlayan veya ortak konuta dönmesini engelleyen eş “terk eden eş” konumunda olmakla, terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır. Bu sebeple terk eden eşin terk hukuki sebebine dayanarak boşanma davası açması mümkün değildir.

Terkin Evlilik Birliğinden Doğan Yükümlülüğü İhlal Amaçla Gerçekleşmesi

TMK madde 185 ve devamı maddelerinde evlilik birliğinden doğan haklar ve yükümlülükler yazılmıştır. Yazılı olan yükümlülükleri ihlal amacıyla gerçekleşen terk eylemi dava açmak için bir koşuldur. Evi terk eden eş bu amaçla evi terk etmişse ve bu terk haklı bir nedene dayanmıyorsa (diğer şartların sağlanması halinde) terk nedeniyle boşanma davası açabilir.

Ancak evi terk eden eşin mesleği için, görevi gereği ya da yukarda bahsedildiği üzere askerlik, sağlık için yurt içi ya da yurt dışına çıkması durumunda evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek amacı bulunmamaktadır.

Örneğin doktor olan, pandemi sürecinde hastanede görevli olduğu müddet boyunca evde bulunan çocuklarını ve eşini düşünerek onlara hastalık bulaştırmamak amacıyla eve gelmeyen eşin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri ihlal etme amacı bulunmamaktadır.

Hukuk Genel Kurulu Kararı      (2017/2289 E.  ,  2020/939 K.)

“…Mahkemece; koca tarafından açılan terk (TMK.m.164) sebebine dayanan boşanma davası kabul edilerek tarafların bu sebeple boşanmalarına karar verilmiştir. Bu halde, kadının evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla eşini terk ettiği ve usulüne uygun ihtar tebliğine rağmen haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmediği kabul edilmiş demektir. Bu durumda boşanmaya sebep olan terkte davalı-davacı (kadın) kusurludur.”

Terkin Haklı Bir Nedene Dayanmaması

Evi terk eden eşin terkinin haklı bir sebebe dayanması değil burada aranan husus evi terk eden eşin eve dönmemesinin haklı bir nedene dayanmasıdır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Kararı  (2013/20513 E.  ,  2014/2693 K. )

“…Terk nedeni ile açılan boşanma davasında, davalı kadının terkte haklılığı değil, eve dönmemekle haklı olduğunu kanıtlaması gerekir. Toplanan delillerden, usulüne uygun ihtar tebliğine rağmen davalının haklı bir sebebi olmadığı halde davet edildiği ortak konuta dönmediği gerçekleşmiştir. Davalıya gönderilen ihtarın şeklinde ve süresinde yasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanununun 164. maddesi şartları gerçekleşmiştir. O halde boşanmaya karar verilmesi gerekirken davanın reddi doğru olmamıştır.”

Evi terk eden eşin eve dönmemesi için bulunan haklı bir sebep ortadan kalkmışsa ve eş hala eve dönmüyorsa artık terki haklı bir nedene dayanmıyordur. Yukarıda bahsedilen örnek üzerinden doktor olan eş pandeminin bitmesi, artık ortada herhangi bir tehlikenin kalmaması durumunda hala eve dönmüyorsa haklı nedenin ortadan kalkmasında itibaren 6 ay sonrasında terk nedeniyle boşanma davası açılabilir.

Ayrıca değinilmesi gereken bir diğer husus da eşlerin anlaşarak ayrı yaşamaya başlamaları halinde de terke dayalı boşanma davası açılmaz. Terk her ne kadar isteğe dayalı olsa diğer eşin de isteği dahilindedir. Dürüstlük kuralı gereği eşler arasında karar verilen bu duruma aykırı davranarak terk nedeniyle boşanma davası açamaz.

Terkin En Az Altı Ay Sürmüş Olması Gerekir

Terkin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla evi terk eden eşe karşı terk üzerinden altı ay geçmesiyle boşanma davası açılabilir. Terk nedeniyle boşanma davasında süre altı aydır. Boşanma davası açmadan önce madde 164/2 de yazıldığı üzere terk eyleminin başladığı tarihten itibaren dört ay geçmekle ihtarda bulunulur. Yapılan bu ihtar sonrasında iki ay içinde eş ortak konuta dönmezse toplam sürenin altı ayı doldurması sonucunda terke dayalı boşanma davası açılabilir. Özetle terk nedeniyle boşanma davası açma süresi en az altı aydır.

Yargıtay kararı 2. Hukuk Dairesi        (2016/1616 E.  ,  2017/7101 K.)

“Toplanan delillerden, davacı-karşı davalı kadının 20.06.2014 tarihinde müşterek haneden ayrıldığı, ihtarın ise 13.08.2014 tarihinde, kanunda öngörülen (TMK m.164/1) dört aylık süre dolmadan istenildiği anlaşılmaktadır. Oysa ihtarın geçerli olması için en az dört aylık sürenin geçmesi zorunludur. Olayda bu şarta uyulmadan ihtar talebinde bulunulduğu gibi terk ihtarı davacı-karşı davalı kadına 04.12.2014 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen kanunda öngörülen 2 aylık süre dolmadan karşı davanın 19.01.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan davalı-karşı davacı erkeğin terke dayalı boşanma davasının reddi…”

Eğer evi terk eden eşin eve dönmemesindeki haklı sebebi hala devam ediyorsa terk eden eşi eve davet etmek de haklı değildir. Örneğin eşinin şiddetinden kaçan kişinin hala şiddet tehlikesi devam etmesi halinde eve dönmesi mümkün değildir. Ancak bu şiddet tehlikesinin geçmesinden emin olunduğu zaman eve dönebilir. Hala eve dönmüyorsa bu tarihten yani tehlikenin geçmesinden itibaren altı aylık süreç başlar.

Evi terk eden eşin ara ara eve uğraması sonra tekrar terke devam etmesi bu sürecin kesilmesine yol açmaz. Altı aylık süre yine en başta terkin başladığı zamandan itibaren alınır.

Ancak 6 ay dolmadan önce eş eve dönerse ve eşler artık birlikte yaşamaya başlarlarsa diğer eşin dava açma hakkı bulunmaz. Ancak bu sürenin sonunda tekrar terk eyleminde bulunursa terk edilen eş ikinci terk eyleminin başlamasından itibaren 6 ay sonunda terk nedeniyle boşanma davası açabilir.

Yapılan Ortak Konuta Dönüş İhtarının Sonuçsuz Kalması

Evi terk eden eşe yapılan ihtar terk eyleminin gerçekleşmesinden en az dört ay sonra yapılması gerekir. Öncelikle yapılan bu ihtar samimi ve gerçek olmalıdır. Eve dön ihtarından gerçekten eşin eve dönmesi ve evlilik birliğinin devamı istenmelidir. Sırf dava açmak için geçerli olan bu şart gerçekleşsin diye yapılırsa bu geçerli bir ihtar olmaz. Örneğin evi terk eden eşine ihtarda bulunan kişinin nişanlandığı ve boşanıp nişanlısı ile evlenmek amacıyla bu ihtarda bulunması gerçek ve samimi bir ortak konuta dönüş ihtarı değildir.

Terke dayalı boşanma davası talebinde bulunan eşin isteği üzerine hakim veya noter tarafından iki ay içinde eve dönmesi gerektiği, dönmezse sonuçlarına katlanacağı şeklinde uyarıda bulunulur. Yapılan bu ihtarda, ihtarın samimi ve gerçek olup olmama araştırması ihtarı yapan hakim veya noter tarafından araştırılmaz. TMK madde 164 ikinci fıkrasında bu husus şöyle yazılmaktadır: “Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda…”. Yapılan bu ihtarda esas incelemesi yapılmaz. Yapılan ihtarın gerçek olup olmadığı konusu boşanma davasında görevli olan hakim tarafından dikkate alınır.

Eve dön ihtarında bulunan eşin bu ihtarda bulunurken eve dönmesi için gerekli olan ihtiyaçların karşılanması da gerekir. Bunlar eve dönmesi için yol parası, yolda ihtiyacı olan şeylerin karşılanması, evin anahtarının uygun bir yere konulması şeklindedir. Ayrıca çağırılan ortak konutun da hazır edilmesi bu konuda önemlidir. Eğer terk eden eşin adresini bilinmiyorsa 164. Madde uyarınca bu ihtar ilan yoluyla da yapılabilir.

Usulüne uygun yapılan bu ihtarın sonuçsuz kalması, evi terk eden eşin eve dönmemesi sonucunda dava açılabilir. Diğer şartlarda gerçekleştiği takdirde hakim boşanmaya karar verebilir.

 Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi Kararı        (2014/24006 E.  ,  2015/9631 K.)

“Davalı kadına ihtar kararı usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı ihtara cevap vermemiş, ortak konuta dönmemekte haklı olduğunu ispat edememiştir. Terk sebebi ile boşanma davasının reddedilebilmesi için ortak konuta dönmemekte haklılığın kanıtlanması gerekir. Davete uymamanın haklı sebebe dayandığının ispat yükü de davalıya aittir. Toplanan delillerden usulüne uygun ihtar tebliğine rağmen davalının haklı bir sebebi olmadığı halde davet edildiği ortak konuta dönmemiş ve Türk Medeni Kanununun 164. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Bu bakımdan boşanmaya karar verilmesi…”

Affetme

Diğer boşanma sebepleri için de geçerli olan affeden tarafın dava hakkı yoktur kuralı terk nedeniyle boşanma davası için de geçerlidir. İhtarda bulunan eş aslında evi terk eden eşi affetmiş olur. Bu ihtarın terk eden eş tarafından dikkate alınıp ortak konuta dönmüş olması ile birlikte de tekrar evlilik birliği kurulmuş olur ve boşanma davası konusu ortadan kalkar.

Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi  Kararı       (2015/21712 E.  ,  2017/11 K.)

“Bir eş, terk ihtarı çekmekle eşinin ihtar istek tarihinden önceki kusurlu davranışlarını affetmiş, en azından hoşgörüyle karşılamış olur. Affedilmiş veya hoşgörüyle karşılanmış olaylar da Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesine dayalı boşanma davası için; boşanma sebebi olarak kabul edilemez. Davacı erkek eşinin ihtar tarihinden önceki kusurlu davranışlarını affetmiştir. İhtar istek tarihinden sonra davalı kadına yüklenebilecek başkaca yeni bir vakıanın varlığı da kanıtlanamadığına göre, boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabul edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”

Terk Nedeniyle Boşanma Davasında Tazminat

Terk nedeniyle boşanma davasında davalı olan -evi terk eden eş- boşanma davası kabul edildiği takdirde tam kusurludur. Yargıtay kararlarında görüldüğü üzere tam kusurlu olan eşe maddi tazminat ya da nafaka verilmez.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Kararı        (2013/20500 E.  ,  2014/2687 K.)

“Terk sebebine dayanan boşanma davası kabul edilip bu sebeple verilen boşanma hükmü temyiz edilmemek suretiyle kesinleştiğine göre, kusurun tamamen davalı kadında olduğu kabul edilmelidir. Gerçekleşen bu durum karşısında tam kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası verilemez.”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Kararı         (2009/10272 E.  ,  2010/11827 K.)

Terk nedenine dayalı boşanma davası kabul edildiğine göre, boşanmaya neden olan olaylarda davalı kadın tamamen kusurludur. Tamamen kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası ve maddi-manevi tazminata hükmedilemez (TMK.md.174-175). O halde davalının yoksulluk nafakası ve tazminat isteklerinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.


Kaynakça:

Aile Hukuku, Prof. Dr. Ahmet M. Kılıçoğlu Ocak 2019 4.Baskı

Türk Özel Hukuku Cilt: 3 (Aile Hukuku), Prof. Dr. Mustafa Dural, Prof. Dr. Tufan Öğüz, Prof. Dr. Mustafa Alper Gümüş 14. baskı

Yargıtay Kararları

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu


Yazar:

Bengisu ALTUNTAŞ

(İletişim)

(Arşivlenen Yazar)

Yorum bırakın

Yorumunuza yalnızca isminizi eklemeniz yeterlidir.

Yorum yaptığınızda, isminiz bir dahaki sefere hatırlatılmak üzere tarayıcınıza kaydedilebilir. Detaylı bilgi için Kullanım Koşulları ile Gizlilik ve Çerez Politikamızı okuyabilirsiniz. 

İÇİNDEKİLER
Scroll to Top