Borç ilişkisinden doğan haklar, asıl amaç doğrultusunda doğan birincil haklardan ve yardımcı haklar niteliğinde olan ikincil haklardan oluşur. Birincil haklar, kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır: Alacak hakkı ve talep, fer’i haklar. İkincil haklar da yine ikiye ayrılmaktadır. Bunlar yenilik doğuran haklar, itiraz ve defilerden oluşmaktadır. Alt başlıklarda bu hakları detaylı olarak göreceğiz.
Borç İlişkisinden Doğan Birincil Haklar
Asli Hak (Alacak Hakkı ve Talep)
Asli hak, borç ilişkisinden doğan alacak haklarına denir. Alacak hakkı, bir satım sözleşmesinde alıcı için malı isteme hakkı, satıcı için ise bedeli isteme hakkını ifade eder. Kısacası sözleşmenin temel edimlerini yerine getirilmesini isteme hakkı diyebiliriz. Herhangi bir borç ilişkisinde her zaman asli hak doğar. Bu hak borç ilişkisinin olmazsa olmaz unsurudur ve nispi bir haktır. Yani sadece taraflar birbirlerine karşı ileri sürebilirler, üçüncü kişiyi ilgilendirmez.
Talep ise çoğunlukla alacak hakkı ile karıştırılsa da aynı anlamı ifade etmezler. Alacak hakkı talep yetkisini doğurması dışında farklı haklar da doğurabilir. Zaten talep yetkisi de sadece alacaklara özgü değildir. Talep ile alacak hakkı aynı anda doğmamış olabilir. Talep ifası gelmiş olan borcu isteme hakkıdır. Örneğin dükkan sahibi A ile müşteri B kendi aralarında bir satış sözleşmesi yapmışlardır. A, malı sözleşmenin yapıldığı gün teslim edecek fakat B bu malın bedelini 15 gün sonra ödeyecektir. Bu durumda alacak hakkı sözleşmenin yapıldığı vakit doğacaktır ama A için talep hakkı 15 günlük vadenin sona ermesiyle doğacaktır.
Ayrıca alacak hakkı ve talebin doğdukları zaman farklı olduğu gibi sona erdikleri zamanlar da farklı olabilir. Örneğin A ile B’nin arasında bir hizmet sözleşmesi olduğunu varsayalım. Bu sözleşme B tarafından sona erdirildiğinde B’nin alacak hakkı sona erer. Fakat çalıştığı zamanların ücretini A’dan talep etme yetkisi halen devam etmektedir.
Fer’i Haklar (Yan Haklar)
Fer’i haklar, alacak hakkına ve isteğe bağlı olarak doğarlar. Alacak hakkı olmazsa fer’i hakların doğması mümkün değildir. Fer’i haklar, alacak hakkını ya genişletme ya da güvence altına alma özelliğine sahiptir. Genişletme özelliğine örnek olarak A şahsının F bankasından 10.000 TL kredi çekmesi sonucunda bankaya faiz vasıtasıyla genişletilmiştir. Dolayısıyla faizin bir genişletici fer’i hak olduğunu söyleyebiliriz.
Fer’i hakkın güvence altına alma özelliğine ise şöyle bir örnek verebiliriz: A’nın E galerisinden vadeli olarak bir taksi satın almak istemesi üzerine satıcı bir kefil istemiştir. A’da bunun üzerine B’yi kefil göstererek taksiyi satın almıştır. Bu örnekte satıcının A ile arasındaki kefalet sözleşmesine alacak hakkının güvence altına alan bir fer’i hak olduğunu söyleyebiliriz. Bu borcun ödenmesiyle B’nin kefaleti otomatik olarak düşer. Yani fer’i hak, alacak hakkının sona ermesiyle kendiliğinden düşer.
Borç İlişkisinden Doğan İkincil Haklar (Tali Haklar)
Borç ilişkisinden doğan ikincil haklar, yukarıda da bahsettiğimiz gibi alacak hakkının doğurduğu farklı haklardan birisidir. Bu haklar mevcut bir alacak hakkının kurulmasına, değiştirilmesine ve bozulmasına imkan veren haklardır. Yenilik doğrucu haklar ve def’i haklarını buna örnek gösterebiliriz.
Yenilik Doğuran Haklar
Kurucu Yenilik Doğuran Haklar
Bu kurucu hakkın kullanılmasıyla olmayan bir hukuki durum meydana getirilir. Önalım, alım, geri alım ve kabul kurucu yenilik doğuran haklardır.
Değiştirici Yenilik Doğuran Haklar
Halihazırda mevcut olan bir hukuki durumun hakkın kullanılmasıyla bu hukuki durumun değiştirilmesine, düzenlenmesine değiştirici yenilik doğuran hak denir. Alınan malın değiştirilmesi, kanunen sahip olunan hakkın yerine tercih edilen seçim bu hakkın örnekleridir.
Bozucu Yenilik Doğuran Haklar
Var olan bir hakkın ortadan kaldırılması imkanı tanıyan haktır. Örneğin istifa, mirasın reddi, fesih, iptal, takas bozucu yenilik doğuran haklardandır.
Özellikleri
- Kural olarak bu hakların kullanılması şarta bağlanamaz fakat birtakım istisnaları vardır. Hakkın kullanıldığı kişiye zarar vermiyorsa şart kabul edilebilir.
- Yenilik doğuran haklar zamanaşımına uğramazlar fakat bu durumun da istisnaları mevcuttur. Hak düşürücü süreye tabidirler.
- Bu haklar yalnızca bir kere kullanılabilir. Kullanıldıktan sonra tükenirler.
- Yenilik doğuran haklar kullanıldıktan sonra geri dönülemez. Ancak taraflar kendi aralarında anlaştıklarında geri dönülmesi mümkündür.
- Yenilik doğuran hakların bazıları karşı tarafa ifade edilen irade beyanıyla bazıları ise dava yolu ile kullanılır. İrade beyanıyla kullanılan hakka “yenilik doğuran muamele” , dava yolu ile kullanılan hakka ise “yenilik doğuran dava” denir.
- Yenilik doğuran haklar tek taraflı irade beyanı ile kullanılır. Yani beyanı karşı tarafa iletmek yeterlidir, kabul etmesine gerek yoktur.
- Bu hakların birkaç istisna dışında devredilebilmeleri mümkündür.
İtiraz ve Def’iler
Borç ilişkisinden doğan hakların bir diğeri olan itiraz ve def’i birbirlerine yakın olsa da ikisi de farklı haklardır. İtiraz, bir hakkın hiç doğmadığını veya doğsa bile hakkın sona erdiğini ifade eder. İtiraz sebebinin varlığı anlaşılmışsa hakim bunu re’sen yani kendiliğinden dikkate almak zorundadır. Örneğin A ile B arasında herhangi bir sözleşme yapılmamasına rağmen B, A’dan bir ücret talep etmektedir. A ise ortada bir sözleşme olmadığına dolayısıyla borcunun olmadığını söyler. İşte burada A itiraz hakkını kullanmaktadır. Yani A böyle bir şeyin varlığına kökten itiraz eder. Def’ide ise borçlu borcunu kabul eder fakat ödemeyi kabul etmez. En büyük farklardan birisi budur.
Def’i ise alacaklının alacak hakkını kabul eder fakat bu borcu ödememe imkanı sunar. Hakim bunu re’sen dikkate alamaz. Sadece ilgili taraf ileri sürebilir. Bunun sonucunda hakim dikkate alır. Def’i, geciktirici ve kesin def’i olarak ikiye ayrılır. Geciktirici def’i, borçlunun borcunu ifa etmesini bir süre boyunca geciktirirken kesin def’i borçlunun borcunu ifa etmesini kesin olarak ortadan kaldırır. Geciktirici def’iye ödenmezlik def’ini örnek verirken kesin def’iye de zamanaşımı def’ini örnek verebiliriz.
İtiraz ve Def’i Arasındaki Farklar
- İtiraz, varlığı halinde hakim bunu re’sen dikkate alır ve buna uygun karar vermek zorundadır. Def’i ise ilgili tarafın bunu bildirmesi gerekir, bildirilmezse hakim dikkate almaz.
- İtiraz, menfaati bulunan herkes tarafından ileri sürülebilir. Def’i ise yalnızca ilgili taraf ileri sürmek zorundadır. Bir başkası def’inin varlığını ileri süremez.
- İtiraz, hak düşürücü süreye tabidir. Yani belirli bir süre boyunca kullanılmadığında bu hak bir daha kullanılmamak üzere sona erer. Def’i ise zamanaşımına tabidir. İkisi arasındaki en büyük farklardan biri hakim hak düşürücü süreyi re’sen dikkate alırken zamanaşımını re’sen dikkate almaz.
- İtiraz, borçlunun borcu tamamen itiraz etmesi veya borcun sona erdiğini savunur. Def’i ise borçlu borcunu kabul eder fakat borcunu ödemeyi kabul etmez. İfadan kaçınmak için birtakım haklı nedenler sunar.
KAYNAKÇA
Borçlar Hukuku Genel Hükümler – Tan Tahsin Zapata 22.Baskı sf. 11-15
Borçlar Hukuku – Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2018 sf. 13-15
Buldum teşekkürler.