Evliliğin Hukuki Niteliği Nedir?
Evliliğin hukuki niteliği, tıpkı nişanlanmanın hukuki niteliği gibi doktrinde oldukça tartışılan bir konudur. “Sözleşme görüşü”, “kurum görüşü” ve “şart-tasarruf görüşü” doktrinde “evliliğin hukuki niteliği nedir?” sorusuna cevap olarak verilmiş üç görüştür. İleri sürülen bu görüşlerin hiçbirinin evliliğin hukuki niteliğini açıklarken yanlış olduğu söylenemez. Çünkü bu görüşlerin her biri evliliği farklı bir açıdan değerlendirerek haklı sonuçlara varmışlardır. Bugün Türk hukukundaki hâkim görüş evlenmenin bir medeni hukuk sözleşmesi olduğudur. Yargıtay da evliliğin hukuki niteliği olarak bu görüşü benimsemiştir.
Sözleşme (Akit) Görüşü
Bu görüşü savunanlara göre evliliğin hukuki niteliği, bir medeni hukuk sözleşmesidir. Zira evlenme, nişanlı kimselerin karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini kanunun öngördüğü şekilde açıklamalarıyla olur. Yapılan bu evlenme sözleşmesi sonucunda da eşlerin birbirlerine karşı bazı hakları ve yükümlülükleri doğar. Fakat bu evlenme sözleşmesi, borçlar hukuku sözleşmelerinden bazı açılardan farklılık gösterir. Eşler evlenme sözleşmesinin içeriğini diledikleri gibi belirleyemeyecekleri gibi diledikleri zaman sözleşmeyi sona da erdiremeyeceklerdir. Ayrıca yapacakları bu evlenme sözleşmesini eşler herhangi bir vadeye ya da şarta bağlayamayacaklardır. Dolayısıyla evliliğin hukuki niteliği, sui generis (kendine has özellikler taşıyan) bir medeni hukuk sözleşmesidir.
Evlenme Hukuki İşlem midir?
Kişilerin hukuki sonucu doğurmak amacıyla yaptıkları irade açıklamaları hukuki işlem olarak adlandırılır. Sözleşmeler tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun irade beyanları ile yaptıkları hukuki işlemlerdir. Dolayısıyla hukuk düzenimizce genel olarak evliliğin hukuki niteliği medeni hukuka özgü de olsa bir sözleşme olarak kabul edildiği için evlenme bir hukuki işlemdir. Zira tanımdan yola çıkacak olursak nişanlılar evlenme hukuki sonucunu doğurmak için irade açıklamasında bulunmaktadırlar ve sonuç olarak evlenme hukuki işlemini gerçekleştirmektedirler.
Kurum (Müessese) Görüşü
Daha çok Fransız hukukçularının benimsedikleri bu görüşe göre evliliğin hukuki niteliği bir sözleşme değil bir kurumdur. Çünkü bu görüş savunucularına göre sözleşmenin hüküm ve şartlarını taraflar serbestçe belirleyebilirler. Fakat evlenme emredici hukuk kuralları ile düzenlenmiştir ve eşler bu hükümlerde bir değişiklik yapamazlar. Evlenme ile kurulan aile kurumunun kendine has menfaatleri vardır ve bu menfaatler eşlerin kişisel menfaatlerinden ayrıdır. Eşler kendi çıkarlarından ziyade bu kurumun çıkarlarına uygun davranmak zorundadırlar. Çünkü eşlerin çıkarlarından aile kurumunun çıkarları daha üstündür.
Şart-Tasarruf Görüşü
Bu görüş savunucularına göre evliliğin hukuki niteliği bir şart-tasarruf mahiyeti taşımaktadır. Çünkü evlenmenin şartları, hükümleri, sona erme sebepleri ayrıntılı bir şekilde kanunda düzenlenmiştir. Evleneceklerin iradeleri, sadece evlenmek istediklerini memura açıklamaktan ibarettir. Bunun sonucunda evlenecekler herkes için aynı olan bir hukuki statüye girerler. Bir statü içerisine girilen tasarruflar sözleşme olarak değil şart-tasarruf olarak adlandırılır. Bir öğrencinin fakülteye kaydedilmesi veya bir yabancının vatandaşlığa kabul edilmesi şart-tasarruftur. Bu örneklerden yola çıkarak evliliğin hukuki niteliği değerlendirildiğinde evlenme bir sözleşme değil şart-tasarruftur.
Evlilik Hukuki Tanımı
Evliliğin hukuki tanımı, “karşıt cinsten iki kişinin tam ve sürekli bir hayat ortaklığı kurmak için hukuka uygun ve geçerli bir şekilde birleşmesi” şeklindedir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere evlenmede amaç eşlerin hayat ortaklığı kurmasıdır. Bu hayat ortaklığı geçici değil sürekli bir hayat ortaklığıdır.
Diğer yandan evlilik ancak ayrı cinsten kişilerce yapılırsa geçerlidir. Hukukumuzda aynı cinsten kişilerin yaptığı evlilik tanınmamıştır. Dolayısıyla bu şekilde yapılan evlilikler yok hükmündedir. Yani hiçbir zaman doğmamıştır.
- Anayasa Evlilik Maddeleri
Anayasamız evlilik hukuku ile ilgili bir maddeye yer vermemiştir. Ancak evlilik birliği ile kurulan ve toplumun temelini oluşturan aileye ilişkin Anayasa madde 41 şu şekilde düzenlenmiştir: “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.”
Evliliğin Hukuki Niteliği ve Evlenmenin Şartları
Türk Medeni Kanunu evlilik ilişkisinin kurulabilmesi için bazı şartlar ve kurucu unsurlar belirlemiştir. Bu şartlar ve kurucu unsurlar nitelikleri bakımından birbirinden ayrılırlar. Evlilik ilişkisinin kurulabilmesi için kanunun aradığı evlenmenin şartları “maddi şartlar” ve “şekli şartlar” olmak üzere iki grupta incelenmektedir.
Evliliğin Hukuki Niteliği ve Maddi Şartları
Evlenmenin maddi şartları da kendi içinde olumlu ve olumsuz şartlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Olumlu şartlar kişide bulunması gerekli şartlardır ve bunlar evlenme ehliyeti başlığı altında toplanmaktadır. Evlenmenin olumsuz maddi şartları ise evlenme engelleri olarak adlandırılmaktadır. Evlenmenin geçerli bir şekilde yapılabilmesi için bu engellerin bulunmaması gerekir.
Evlenme Ehliyeti
Doktrindeki genel kabule göre evliliğin hukuki mahiyeti bir sözleşme olduğundan geçerli bir evlenme sözleşmesinin kurulabilmesi için evlenecek kişilerin evlenme ehliyetlerinin tam olması gerekmektedir. TMK m. 124 ve 133. Maddeler arasında evlenme ehliyetini belirleyen kurallar yer almaktadır. Bu kanun maddelerine göre evlenme ehliyetine sahip olabilmenin “ayırt etme gücü”, “evlenme yaşı” ve “yasal temsilcinin izni” şeklinde üç şartı vardır.
Ayırt Etme Gücü
TMK m. 125 “Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemezler.” diyerek en önemli evliliğin hukuki şartı olan temyiz kudretine sahip olmanın önemini vurgulamıştır. Ayırt etme gücüne sahip olmak, fiil ehliyetine sahip olmanın da şartlarındandır. Dolayısıyla temyiz kudretine sahip olmayanlar sadece evlenme sözleşmesini değil hukuki hiçbir işlemi yapamazlar.
Ayırt etme gücü her durumda ayrı olarak değerlendirilir. Evlenme bakımından ise, kişinin evlenmenin önem ve anlamını, kendisine yükleyeceği sorumlulukları kavrayabilme yeteneğidir ve evlenmenin yapıldığı sırada var olmalıdır. Şayet evlenme sırasında eşlerden biri ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksunsa evlenme mutlak butlanla batıldır. Fakat eşlerden biri evlenme sırasında geçici olarak ayırt etme gücünden yoksunsa bu durumda evlilik iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir.
Evlenme Yaşı
Evlenme yaşı hukuk açısından evlenecek olanların belirli bir bedeni ve fikri olgunluğa erişmiş olmalarını sağlamak açısından önemli bir şarttır. Kanun en yüksek evlenme yaşı gibi bir sınır belirlememiştir. Ancak en düşük evlenme yaşını belirlemiştir. Dolayısıyla evlenmek isteyen taraflar ayırt etme gücüne sahip olsalar da kanun öngördüğü yaş şartını sağlamadıkça evlenemezler.
Olağan Evlenme Yaşı
TMK m. 124’e göre “Erkek veya kadın on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez.” Yasal evlenme yaşının genel erginlik yaşı olan 18’den küçüğe indirgenmesi toplumda sıkça görülen küçük yaşta evliliklerin sonucudur. Tam ehliyetli kimseler izne gerek olmaksızın evlenebilirlerken kanun koyucunun olağan evlenme yaşı olarak belirlediği yaş olan 17 yaşında evlenmek isteyen kişiler yasal temsilcilerinin onayı ile evlenebilirler.
Olağanüstü Evlenme Yaşı
TMK m. 124/2 bazı şartların varlığı halinde normal evlenme yaşının altında da evlenilebileceğini kabul etmiştir. Bu maddedeki şartlar;
- Olağanüstü bir durum veya pek önemli bir sebep
- Erkek veya kadının 16 yaşını doldurmuş olması
- Mümkünse ana, baba veya vasinin dinlenilmesi
- Hâkim kararı
şeklindedir. Burada bahsi geçen olağanüstü durumun tespitini hâkim yapacaktır. Olağanüstü durum gerçekleşmiş olsa dahi şayet kişi 16 yaşını doldurmamışsa bu kişinin evlenmesine izin verilmez. Kanun burada yaş sınırı belirlediğinden 15 yaşını doldurmuş bir kişi mahkeme kararıyla ergin kılınmış olsa dahi 16 yaşını tamamlamadığı için evlenemeyecektir. Zorunlu olmamakla birlikte şayet imkân varsa hâkim evlenme kararını vermeden önce bu kişinin ana, babasını ya da kişi vesayet altındaysa vasisini dinlemesi gerekir. Tüm bu şartlar sağlandıktan sonra hâkimin olağanüstü evlenme yaşını dolduran kimsenin evlenmesi yönünde karar vermesi gerekir. Bu evlenmenin ancak hâkim kararı ile gerçekleşmesi mümkün olduğundan doktrinde yargısal evlenme rüştü olarak adlandırılmaktadır.
Küçük Yaşta Evlenmenin Müeyyidesi Nedir?
Küçük yaşta evlenmenin müeyyidesi ile ilgili doktrinde üç farklı görüş bulunmaktadır. Birinci görüşe göre; kanunun öngördüğü evlenme yaşına aykırı olarak yapılan evlenmeler evliliğin mutlak ya da nispi butlanına yol açan durumlar arasında sayılmadığı için küçük yaşta yapılan evlilikler geçerlidir. İkinci görüş, yasal temsilcinin izninin alınmaması durumunu düzenleyen TMK m. 153 hükmünün küçük yaşta evlenmelere de uygulanmasını savunmaktadır. Üçüncü görüş ise evlenme yaşını düzenleyen TMK m. 124’e aykırılığı nedeniyle küçük yaşta evlenmelerin mutlak butlanla sakat olduğunu savunmaktadır.
Yasal Temsilcinin İzni
Sınırlı ehliyetsiz bir kimse olağan evlenme yaşında olsa bile TMK m. 127’ye göre yasal temsilcinin iznine tabidir. TMK m. 126’ya göre de küçük yasal temsilcinin izni olmadan evlenemez. Bu izin TMK m. 136’ya göre noter tarafından imzası onaylanmış yazılı bir belge ile verilmelidir ve bu izin evlenme başvurusu yapıldığı sırada mevcut olmalıdır.
TMK m. 128’de haklı bir sebep olmaksızın izin vermeyen yasal temsilci hâkim tarafından dinlendikten sonra, başvuran küçük veya kısıtlının evlenmesine hâkim izin verebilir.
Evlenme Engelleri
Evliliğin geçerli bir şekilde kurulabilmesi için evlenme engellerinin bulunmaması şarttır. Evlenmenin olumsuz maddi şartları olan evlenme engelleri “kesin evlenme engelleri” ve “kesin olmayan evlenme engelleri” olarak ikiye ayrılır. Kesin evlenme engellerinin varlığı halinde yapılan evlenme hükümsüz olacaktır. Ancak kesin olmayan evlenme engellerinin söz konusu olduğu durumlarda evlenme geçersizlik gerekçesiyle ortadan kaldırılamaz.
Kesin Evlenme Engelleri
Geçerli bir evliliğin yapılabilmesi için kesin evlenme engellerinin mutlak surette bulunmaması şarttır. Bu engellerden herhangi birinin varlığı halinde evlenme mutlak butlanla sakat hale gelecektir.
Yakın Hısımlık
- Kan Hısımlığı
TMK m. 129 bent 1’e göre;
Üst soy – alt soy arasında
Kardeşler arasında
Amca, dayı, hala, teyze ile yeğen arasında evlenmek yasaktır.
- Kayın Hısımlığı
TMK m. 129 bent 2 “Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında” hükmü ile kayın hısımları arasında evlenmeyi yasaklamıştır.
- Evlatlık İlişkisi
Evlat edinen ile evlatlık ya da bunlardan biri ile diğerinin alt soyu ve eşi arasında evlenme yasaktır. (TMK m. 129 bent 3)
Mevcut Evlilik
Evliliği devam eden erkek ya da kadın ikinci bir evlilik yapamaz. TMK m. 130 “Yeniden evlenmek isteyen kimse, önceki evliliğinin sona ermiş olduğunu ispat etmek zorundadır.” hükmü ile bunu düzenlemiştir. Şayet bu yasağa uymadan ikinci bir evlilik yapılırsa, yapılan bu ikinci evlilik mutlak butlanla sakattır.
Akıl Hastalığı
Evlenmelerinde tıbbi sakınca bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla anlaşılmadıkça akıl hastalarının evlenemeyecekleri TMK m. 133 ile hüküm altına alınmıştır. Evlenmeye engel derecede akıl hastalığı bulunan kişinin evlenmiş olması durumunda evliliği, kesin hükümsüzlük yaptırımına tabidir.
Kesin Olmayan Evlenme Engelleri
Kural olarak kesin olmayan evlenme engellerinin varlığı halinde taraflar evlenemezler. Fakat evlenme bir şekilde yapılmışsa yapılan evlilik ortadan kaldırılamaz.
Kadın İçin Evliliğin Sona Ermesinden Sonra Doğan Bekleme Süresi
TMK m. 132/1’e göre evliliğin sona ermesinden itibaren kadın 300 gün geçmedikçe evlenemez. Kanun koyucu bu hüküm ile evliliği sona eren kadının doğuracağı çocuğun soy bağına ilişkin karışıklıkları önlemeyi amaçlamıştır. Kadının doğurmasıyla bu süre bitebileceği gibi kadının önceki evliliğinden hamile olmadığı anlaşıldığı ya da evliliği sona eren eşlerin tekrar evlenmek istemeleri durumlarında mahkeme bu süreyi kaldırır. Fakat bu süre dolmadan yapılan evlilik geçerli olur.
Umumi Hıfzıssıhha Kanununun Kabul Ettiği Bazı Bulaşıcı Hastalıklar
1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gelecek nesiller için tehlike eden bazı hastalıkların (frengi, bel soğukluğu, cüzzam vb.) iyileştiğine ve bulaşmayacağına dair doktor raporu olmadıkça evlenmenin gerçekleşemeyeceğini düzenlemiştir. Ancak bir şekilde evlilik yapıldıysa bu evlilik geçersiz olmaz.
Evliliğin Hukuki Niteliği ve Şekil Şartları
Şekil şartları hem evlendirme memuru hem de taraflar için uyulması zorunlu şartlardır. Bu şekil şartları sıkı bir şekilde düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu şartlara uyulmadan yapılan evlenmeler geçersizdir. Özellikle evlenmenin evlendirme memuru önünde yapılması şartı zorunludur ve bu şarta uymadan yapılan evlilik yok hükmündedir.
Evlenme Başvurusu İle İlgili Koşullar
Evlenme başvurusu evleneceklerden birinin oturduğu yer evlendirme memurluğuna yazılı veya sözlü olarak yapılır. Evlendirme memuru belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu iş için görevlendirdiği memurdur. Köylerde ise evlendirme memuru muhtardır.
TMK m. 136’ya göre evlenme başvurusu sırasında taraflar nüfus cüzdanı, nüfus kayıt örneği, sona ermiş önceki evlilik varsa buna ilişkin belge, küçük veya kısıtlılık durumu varsa yasal temsilcinin onayını gösteren belge ve evlenmeye engel hastalığının bulunmadığını gösteren sağlık raporunu evlendirme memurluğuna vermek zorundadırlar.
Nikah Töreni Sırasında Uyulması Gereken Koşullar
- Tarafların Karşılıklı ve Birbirine uygun İrade Beyanları
Doktrindeki genel kabule göre evliliğin hukuki niteliği medeni hukuk sözleşmesi olduğu için tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarını açıklamaları gerekmektedir. Bu şarta uyulmaması halinde evlenme yok hükmündedir.
- Evlenmenin Yetkili Memur Önünde Yapılması
Bu şart evlenmenin olmazsa olmaz şartlarından biridir. Evlendirme memuru önünde yapılmayan evlilikler de yok hükmündedir.
- Evlenmenin Açık Yapılması
Evlenmenin açık yapılmasından kasıt iki tanık huzurunda yapılmasıdır. Ancak bu zorunlu bir şart değildir. Dolayısıyla bu şarta uyulmaması evlenmeyi geçersiz kılmaz.
- Evlenmenin Sözlü Yapılması
Evlendirmeye yetkili memur taraflara birbirleriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorar ve evlenecekler buna sözlü olarak cevap verirler.
Nikah Töreninden Sonraki İşlemler
Evlenmenin aile kütüğüne kaydedilmesi, evlenenlere aile cüzdanı verilmesi gibi işlemler evlenme töreni sonrasında yapılacak işlemlerdendir. Bu işlemlerin yapılmaması evliliğin geçersizliği sonucunu doğurmaz.
Hukuken Evlilik Ne Zaman Başlar?
Evliliğin hukuki niteliği, evliliğin ne olduğu ve evliliğin şartları yukarıda açıklanmıştır. Peki toplumun temelini oluşturan aile kurumunun kurulduğu ve hukukun da son derece önem verdiği evlilik hangi anda kurulur? Nikah memurunun evleneceklerin birbiriyle evlenmek isteyip istemediğini sorduğundan ve tarafların bu soruya sözlü olarak cevap vermesi gerektiğinden evlilik töreni sırasında uyulması gereken koşullar başlığı altında bahsetmiştik. İşte tarafların olumlu iradelerini bu şekilde sözlü açıkladıkları anda hukuken evlilik başlar ve evlenmeyle de eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.
Evliliğin Hukuki Sonuçları
Evliliğin Genel Hükümleri
Türk Medeni Kanunu 185-201 maddeleri arasında evlilik birliğini oluşturan eşlerin aralarındaki ilişkilerini ve evlilik birliğinden doğan hak, yükümlülük ve yetkilerini “Evliliğin Genel Hükümleri” başlığı altında düzenlemiştir. Eşler evliliğin genel hükümlerini düzenleyen emredici nitelikte olan bu hükümlere uymak zorundadırlar. TMK’ da evliliğin genel hükümleri eşler için eşit şekilde düzenlenmiştir. Yani evlilik birliği içerisinde eşler eşit statüye sahiptir. Peki evliliğin eşlere yüklediği hak ve yükümlülükler nelerdir?
Eşlerin Hakları
- Konut Seçme Hakkı (TMK m. 186/1)
- Evlilik Birliğini Yönetme Hakkı (TMK m. 186/2)
Eşler ihtiyaçlarının karşılanmasında, bazı giderlerin yapılmasında eşit söz hakkına sahiptir. Eşlerden birinin bu konularda tek başına karar verme yetkisi yoktur.
- Evlilik Birliğini Temsil Yetkisi
Eşlerin Temsil Yetkisinin Kapsamı
TMK m. 188/1’göre eşlerden her biri ortak yaşam süresince ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil yetkisine sahiptir. Sürekli ihtiyaçlar açısından eşler birbirinden bağımsız olarak hareket edebilir ve hukuku işlem yerine getirebilir. Ancak sürekli ihtiyaçlar dışında kalan ihtiyaçlar için TMK m. 118/2’ye göre eşlerin tek başına birliği temsil yetkisi yoktur. Temsil yetkisinin dışında kalan işlemler için eşlerin ya birlikte hareket etmeleri ya da birbirlerinin rızalarını almaları gerekmektedir. Fakat eşlerden birinin rızası hastalık, başka yerde bulunma gibi sebeplerden alınamıyor ve evlilik birliğinin yararı bakımından gecikmesinde sakınca bulunan bir hal varsa bu rızaya gerek yoktur. Ayrıca eşlerden birinin diğer eşe bu tür ihtiyaçlar için yetki verebilir ya da hâkim tarafından eşlerden biri bu işlemler için yetkili kılınabilir. Bu hallerin varlığında diğer eşin rızasına gerek kalmadan yetkili kılınan eş bu ihtiyaçlar açısından tek başına birliği temsil eder.
Eşlerin Sorumluluğu
“Birliği temsil yetkisinin kullanıldığı hâllerde, eşler üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumlu olurlar.” (TMK m. 189/1) Kanun eşleri birliği temsilen yaptıkları işlemler için müteselsilen sorumlu tutmuşken; temsil yetkisi bulunmaksızın yaptığı işlemlerden her eş üçüncü kişilere karşı kişisel olarak sorumludur. Ancak temsil yetkisi üçüncü kişilerin anlayamayacağı şekilde aşılmışsa bu durumda da eşler müteselsilen sorumlu olurlar.
Eşlerin Temsil Yetkisinin Kaldırılması ya da Sınırlandırılması
Eşlerden biri birliği temsil yetkisini aşar veya bu yetkiyi kullanmada yetersiz kalırsa hâkim, diğer eşin istemi üzerine temsil yetkisini sınırlayabilir veya kaldırabilir. (TMK m. 190/1) Bu kararın üçüncü kişilere karşı sonuç doğurması için hâkim kararıyla ilan edilmesi gerekmektedir. Şayet koşullar değişirse eşlerden birinin istemi üzerine bu sınırlama veya kaldırma kararı hâkim tarafından değiştirilebilir.
- Eşlerin Meslek Seçme Hakkı (TMK m. 192)
Eşlerin Yükümlülükleri
- Birliğin Mutluluğunu Sağlama (TMK m. 185/2)
Kanunda emredici bir hüküm olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle eşler evlilik birliğinin mutluluğunu sağlayabilmek için azami düzeyde üzerlerine düşen bütün fedakarlığı yapmak zorundadırlar.
- Sadakat Gösterme Yükümlülüğü (TMK m. 185/3)
Eşler evlilik birliğinin devamı süresince hem cinsel yönden hem de sevgi yönünden birbirlerine sadık kalmalıdırlar. Yalnızca aileyi içeren sırların aile içinde kalması gerekliliği de bu yükümlülüğün bir gereğidir.
- Dayanışma ve Yardım Yükümlülüğü
Bu yükümlülük isteyerek kurulan bir evliliğin doğal bir sonucudur. Eşler evlilik birliği süresince birbirlerine maddi ve manevi olarak yardım etmek ve birbirlerine destek olmak zorundadırlar.
- Çocukların Bakım ve Gözetimi (TMK m. 185/2)
Eşlerin hem ortak çocukların hem de üvey çocukların bakım ve gözetimini birlikte yürütmek yükümlülüğü vardır.
- Birlikte Yaşama Yükümlülüğü (TMK m. 185/3)
Evliliğin doğal bir sonucu olarak eşler birlikte seçtikleri konutta birlikte yaşama yükümlülüğü altındadırlar.
- Giderlere Katılma Yükümlülüğü (TMK m. 186/3)
Eşler güçleri oranında emek ve malvarlıkları evlilik birliğinin giderlerine katılmakla yükümlüdürler. Giderlere katılma yükümlülüğü eşlerin kendi aralarındaki anlaşmalarıyla düzenlenir. Ancak eşlerin anlaşamaması halinde eşlerden birinin istemi ile her bir eşin yapacağı parasal katkıyı hâkim belirler.
Evli Kadının Kişisel Durumu
- Evli Kadının Soyadı (TMK m. 187)
Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır. Fakat evlendirme memuruna ya da daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının soyadının önünde önceki soyadını da kullanabilir.
- Vatandaşlık
Türk Vatandaşlık Kanunu m. 5/1’e göre bir Türk ile evlenen yabancı kadın ya da bir yabancı ile evlenen Türk kadın kendi vatandaşlığını muhafaza eder. Yani evlenmekle kişinin vatandaşlığı kendiliğinden değişmez.
Evliliğin Sona Ermesi
Evlilik eşlerden birinin ölümü, gaipliği ya da cinsiyet değiştirmesi gibi nedenlerle kendiliğinden sona erebileceği gibi, tarafların talebi ve mahkeme kararıyla boşanma sonucunda da sona erebilir. Ayrıca mutlak ya da nispi butlan nedeniyle evliliğin iptali söz konusu olabilir.
Evliliğin Sona Ermesinin Hukuki Sonuçları
Evliliğin iptali sonucunda eşlerin ve çocukların durumu “Evliliğin İptali” başlıklı yazıda incelendiğinden burada boşanma ile sona eren bir evliliğin sonuçlarından bahsedilecektir.
Boşanmanın Eşler Yönünden Sonuçları
- Eşlerin Kişisel Durumları
Boşanma ile eşler kayın hısımlığı, vatandaşlık ve evlenme ile kazanmış oldukları erginlik durumunu korurlar. Ancak kadın TMK m. 173/1’e göre her ne kadar evlenme ile kazandığı kişisel durumunu muhafaza etse de boşanma ile birlikte önceki soyadını alır. Fakat TMK m. 173/3 hükmüne göre kadının kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğunu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceğini ispat etmesi üzerine hâkim kadının boşandığı kocasının soyadını taşımasına izin verebilir.
- Kadın İçin Bekleme Süresi (TMK m. 132)
- Mal Rejimin Tasfiyesi (TMK m. 179)
- Mirasçılık Hakları
Evlilik birliği sürerken eşlerden birinin ölmesi halinde diğer eş onun mirasçısı olur. Fakat boşanan eşler birbirlerinin mirasçısı olamazlar. Şayet boşanma davası devam ederken eşlerden biri ölürse, ölen eşin mirasçıları diğer eşin kusurunu ispatlayarak davaya devam edip diğer eşin mirasçılık hakkını kaybetmesini sağlayabilirler. (TMK m. 181/2)
- Boşanma Sonucu Olarak Tazminat
Boşanma sonunda, eşler maddi veya manevi zarara uğramışlarsa diğer eşten tazminat talep edebilirler. Bu talep boşanma davasıyla birlikte ileri sürülebileceği gibi boşanma davası sonuçlandıktan sonra da ileri sürülebilir.
- Yoksulluk Nafakası (TMK m. 175)
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” Nafaka miktarını, şartların oluşmasıyla nafaka ödeyecek eşin mali durumu da göz önünde bulundurularak hâkim tarafından belirlenir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2021/3522 E., 2021/4788 K. Sayılı 14.06.2021 tarihli kararı “Davacı-davalı kadının çalışmadığı, boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 175. madde koşulları kadın yararına oluşmuştur. Kadının ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle yoksulluk nafakası talebinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”
Boşanmanın Çocuklar Yönünden Sonuçları
TMK m. 182’ye göre “Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.” Buna göre mahkeme çocuğa ilişkin velayet ya da vesayet kararı verir. Çocuğun velayetinin bırakılmadığı eş ile çocuk arasındaki kişisel ilişki de mahkeme tarafından düzenlenir. Ayrıca bu eş mali gücü oranında çocuğun bakım ve eğitim masraflarına da katılmak zorundadır. (TMK m. 182/2) Bu katılma iştirak nafakası olarak adlandırılır.
Kaynakça:
Anayasa
Türk Medeni Kanunu
Akıntürk/ Ateş, Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, 19. Baskı
Zapata, Medeni Hukuk, 26. Baskı
Yorumunuz için teşekkürler.
Ayrıntılı ve güzel bir yazı olmuş, tebrikler.
Teşekkür ederim yorumunuz için.
Kapsamlı ve özlü bir anlatım olmuş.