Ticari İşletmeler Hakkında
Ticari işletmelerin birleşmesi konusunu değerlendirmeden evvel ticari işletmelerin kısa bir tanımını yapmamız gerekir. Ticari işletmeler 6102 sayılı TTK m. 11/1’de “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” şeklindeki hükümlerle düzenlenmiştir. Ticari işletme esasında bir hukuk kişisi sayılmamaktadır. Bunun yerine “işletme” kavramının kanunda açıkça belirtilen unsurlarla tanımlanan bir türü, yani özel halidir.
Sabih Arkan’a göre ise “ticari işletme ticari organizasyon ve kazanç imkanlarında ifadesini bulan bir faaliyet çevresi ile buna bağlı hak, mal ve borçlardan teşekkül eden iktisadi bir bütündür”. TTK m. 11’e ve Sabih Arkan hocanın yaptığı tanıma göre ticari işletmeleri bu şekilde açıklayabilmekteyiz.
Ticaret Kanununda Birleşme Usulü Nasıl Düzenlenmiştir?
Türk Ticaret Kanununda birleşme usulü esasında 11. madde ile 194. maddede düzenlenmiştir. TTK m. 11’in 3. fıkrasında şu hükümler bulunmaktadır: “Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.” Burada özellikle ticari işletmenin birleşmesi süreciyle alakalı önemli kaideler bulunmaktadır.
TTK m. 194/1’de ise “Bir ticari işletme, bir ticaret şirketiyle, onun tarafından devralınmak suretiyle birleşebilir. Bu hâlde devralan ticaret şirketinin türüne göre 138 ilâ 140, 142 ilâ 158 ve ortak hükümlere ilişkin 191 ilâ 193’üncü madde hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.” hükümleri ile kanun koyucu ticari işletmenin birleşmesi hususunun farklı bir türünü ele almıştır.
Bunun yanında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 203. maddesi de ticari işletmelerin birleşmesi konusunda önemli hükümler bulundurmaktadır. Bu maddede kanun koyucu “Bir işletme, başka bir işletme ile aktif ve pasiflerin karşılıklı olarak devralınması ya da birinin diğerine katılması yoluyla birleştirilirse, her iki işletmenin alacaklıları, bir malvarlığının devralınmasından doğan haklara sahip olup, bütün alacaklarını yeni işletmeden alabilirler.” şeklindeki hükümlerle birleşme işleminin doğuracağı sonuçlara yönelik düzenlemede bulunmuştur.
Bu kanun maddelerinin yanında ticari işletmelerin birleşmesi konusunda en önemli hukuki düzenlemelerden biri de şüphesiz 28541 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ticaret Sicili Yönetmeliği’dir. Bu yönetmeliğin 132. maddesinde ticari işletmelerin birleşmesi konusunda şu hükümler bulunmaktadır:
“Birleşme sözleşmesiyle ticari işletmeye sürekli olarak özgülenmiş malvarlığından birleşme dışı bırakılan unsur veya unsurlar nedeniyle işletmenin bütünlüğü ve devamlılığının zedelenmesi halinde birleşme tescil edilemez.
Bir ticari işletmenin bir ticaret şirketi tarafından devralınmak suretiyle yapılacak birleşmelerde, devralan ticaret şirketinin türüne göre Kanunun 138 ila 140’ıncı, 142 ila 158 inci, 191 ila 193’üncü madde hükümleri ile bu Yönetmeliğin 126’ncı ve 127’nci maddeleri kıyas yoluyla uygulanır. Ancak devri tescil için aranan kanuni bütünlük şartının somut olayda var olup olmadığının Kanunun 32’nci maddesi kapsamında incelenebilmesi için devreden tarafından müdürlüğe aşağıdaki belgeler de verilir:
a) Ticari işletme sahibinin, ticari işletmeye sürekli olarak özgülenmiş bulunan malvarlığının tam listesini gösterir beyanı.
b) Beyanda yer alan malvarlığından özel sicillerde kayıtlı bulunanların kayıtlı oldukları siciller ile bunların ilgili sicillerdeki kayıtlarına ilişkin bilgiler.
c) Listede yer alan malvarlığı unsurlarının her birinin, ticari işletmenin devamlılığı esasına göre yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir tarafından tespit edilmiş gerçeğe uygun değerlerini, işletme değerini, işletme değeri hesaba katılmamışsa sebeplerini gösterecek şekilde hazırlanmış rapor.
Tescil başvurusu birleşmeye katılan ticari işletmenin ve şirketin kayıtlı olduğu müdürlüklere yapılır. Bunların aynı sicile kayıtlı olması durumunda tescil başvurusu birlikte yapılır.”
Ticari İşletmeye İlişkin Birleşme
Ticari işletmelerin birleşmesi hususu şirketlerin birleşmesi hususundan farklılık arz etmektedir. Dolayısıyla “şirket birleşmesi nedir” veya “yatay birleşme nedir” gibi sorulara maalesef bu konu kapsamında cevap bulamamaktayız. Ticari işletmeler açısından birleşmenin “devralma şeklinde birleşme” ve “yeni kuruluş şeklinde birleşme” şeklinde iki türü bulunmaktadır.
Devralma şeklinde birleşmede; bünyesinde birleşilen bir işletme ve ona katılan işletme veya işletmeler bulunmaktadır. Katılan ticari işletmenin sahipleri malvarlıklarını, aktif ve pasiflerini devrederek iltihak olunan işletmenin bünyesine girerler. Başka bir şirket türü öngörülmediği takdirde bu işletme adi şirket tarafından işletilmektedir.
Yeni kuruluş şeklinde birleşmede; birden fazla ticari işletme birleşir ve ortaya yeni bir ticari işletme meydana gelir. Burada halihazırda ticari hayatını sürdüren bir işletmenin bünyesinde bir araya gelmekten ziyade, ticaret dünyasına eski işletmelerden müteşekkil yeni bir işletme ile katılmak söz konusudur. Yine bu birleşme şeklinde de başka bir şirket türü öngörülmediği takdirde işletmenin adi şirket tarafından işletileceği söylenebilmektedir.
Ticari işletmelerin birleşmesi ile ilgili unsurlar şöyle sıralanabilir: işletmelerin birleşmesi, birleşme sözleşmesi, tasfiyesiz infisah, işletme sahipliğinin (kısmen de olsa) devamı ve Rekabet Kurulu’nun izni. Bu unsurlardan “birleşme sözleşmesini” aşağıda ayrı bir başlık olarak işleyeceğiz.
Tasfiyesiz infisah unsurunu kısaca şöyle özetleyebiliriz. Tasfiye işlemi, bir işletmenin piyasadan kaldırılması veya tamamen kapatılması işlemidir. Tasfiyesiz infisah ise tasfiye işlemine gidilmeksizin şirketin veya ticari işletmenin faaliyetlerinin sona erdirilmesi anlamına gelmektedir. Ticari işletmelerin birleşme sürecinde bir diğer unsur ise işletme sahipliğinin kısmen de olsa devamıdır. Bu durumda ticari işletmelerin birleşmesi sonucunda devreden işletme sahibine pay verilmiyorsa burada ancak işletmenin devrinden söz edilebilir. Ticari işletmeye ilişkin birleşmede devreden işletme sahibine muhakkak pay verilmesi gerekmektedir. Bu durumda birleşen işletmelerin sahipleri için ortaklık durumu söz konusu olur. Bu ortaklık durumu ise aslında birleşen işletmenin “adi şirket” konumuna gelmesi anlamına gelmektedir.
Ticari İşletmelerin Birleşmesi Süreci Kapsamında Birleşme Sözleşmesi
Ticari işletmelerin birleşmesi sürecine ilişkin unsurları yukarıda işlemiş bulunmaktayız. Bu unsurlardan birisi olan birleşme sözleşmesini ise bu başlık altında anlatacağız.
Birleşme sözleşmesi sağlar arası yapılan bir borçlar hukuku sözleşmesidir. Bu sözleşme birleşme maksadı taşıyan iki işletmenin, aktif ve pasiflerin karşılıklı olarak devralınması yahut birinin diğerine katılması şeklinde yapılan bir sözleşmedir. Sözleşmenin unsurlarını ise şöyle açıklayabiliriz:
Sözleşmenin Tarafları
Kuşkusuz birleşme sözleşmesinin tarafları, birleşen ticari işletmelerin gerçek veya tüzel kişi tacirleri olacaktır. Alacaklılar için ayrıca bir sözleşme yapmaya ise gerek yoktur.
Sözleşmenin Şekli
TTK m. 11/3 maddesi uyarınca sözleşmenin “yazılı” şekilde yapılması gerekmektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 12/2. maddesindeki “Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.” Hükmünü dikkate alırsak söz konusu sözleşme için öngörülen şeklin de geçerlilik şekli olduğunu söyleyebiliriz.
Sözleşmenin Tescili ve İlanı
Yine TTK m. 11/3 maddesi uyarınca sözleşmenin ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerekir. Burada birleşme sözleşmesinin tescili, ticari işletmelerin birleşmesi bakımından kurucu niteliktedir. İlan ise tescil işleminin bir hukuki sonucudur. Esasında ilanın yapılmaması durumunda birleşme işlemine olumsuz bir etki söz konusu olmamaktadır. Ancak ilanın yapılmaması durumunda ortaya çıkacak olan zararlardan dolayı tescil ve ilanı yapma yükümlülüğü bulunan kişiler sorumluluk altına girmiş olurlar. Son olarak, Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 132. maddesinde tescil ve ilan işlemleri için; “Tescil başvurusu birleşmeye katılan ticari işletmenin ve şirketin kayıtlı olduğu müdürlüklere yapılır. Bunların aynı sicile kayıtlı olması durumunda tescil başvurusu birlikte yapılır.” şeklinde bir hüküm bulunmaktadır.
Ticari İşletmelerin Birleşmesi Hüküm ve Sonuçları
Ticari işletmelerin birleşmesi sonucunda aktiflerin ve pasiflerin birleşilen işletmeye devredilmesi, tacirler açısından sorumluluk ve rekabette bulunmama gibi durumlar ortaya çıkar. Bunları kısaca ele alacağız.
Aktif ve Pasiflerin Birleşilen İşletmeye Devredilmesi
Ticari işletmelerin birleşme süreci sonunda kuşkusuz; katılan veya birleşen işletmelerin alacakları, borçları, duran malvarlığı, kiracılık hakkı, işletme değeri, ticaret unvanı, sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı ve fikri mülkiyet hakları iltihak olunan veya yeni kurulan işletmeye devredilmektedir. Pasiflerin devredilmesi açısından, alacaklılar alacaklarını iltihak olunan veya yeni kurulan işletmeden talep etme hakkını haiz olacaklardır.
Tacirler Açısından Sorumluluk
Ticari işletmeye ilişkin birleşme süreci sonunda katılan işletmelerin tacirleri de TBK m. 202 hükmü uyarınca “iki yıl süreyle müteselsil borçlu olarak” sorumlu olacaklardır.
Birleşme sözleşmesinin tescil ve ilan edilmesiyle birlikte birleşme işlemi nihayete erdiğinde, eski işletmelerin terkin sebebinin de ticaret sicilinden silinmesi gerekmektedir.
Rekabette Bulunmama
Birleşme sözleşmesi kapsamında müşteri çevresinin kapsam dışında tutulduğu açıkça belirtilmemiş yahut ifade edilmemişse, sözleşmenin rekabet yasağını da içerdiği kabul edilmektedir. Bu husus hakkında TBK m. 626’nın şu hükmü dikkat çekicidir: “Ortaklar, kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine olarak, ortaklığın amacını engelleyici veya zarar verici işleri yapamazlar.”
Yargıtay İçtihatları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 26/01/2010 T., 2010/19-638 E., 2010/694 K.
“… Bu maddeler içerisinde yer alan TTK’nun 151. maddesinde de “Külli Halefiyet” başlığı altında, ortadan kalkan şirketlerin hak ve borçları ile ilgili düzenleme yapılmış; birleşme muamelesi kesinleştikten sonra kalan yahut yeni kurulan şirketin ortadan kalkan şirketlerin yerine geçeceği, bunların bütün hak ve borçlarının kalan veya yeni kurulan şirkete intikal edeceği, düzenleme altına alınmıştır. 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 180. maddede ise “bir işletmenin diğeriyle birleşmesi ve şeklini değiştirmesi” başlığı altında, bir işletme diğer bir işletme ile aktif veya pasiflerinin karşılıklı olarak devralınması suretiyle birleştirilirse, her iki işletmenin alacaklıları bir mamelekin devralınmasından doğan hakları haiz olup bütün alacaklarını yeni işletmeden alabilecekleri hüküm altına alınmıştır…”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 07/05/2008 T., 2008/56 E., 2008/6260 K.
“… TTK 146-151 maddelerinde, şirket hisselerinin devri veya şirketlerin birleşmesi durumlarında önceki şirketin aktif ve pasifleri ile tümünün yeni şirkete geçeceği hükmü düzenlenmiştir. Dava konusu olayda davalı şirketle ilam borçlusu şirketin davacının alacağını almasını engelleme amacıyla fikir ve işbirliği içinde olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar kayden iki ayrı tüzel kişilik devam ediyor görünse de bu durum fiili birleşme karşısında anlam ifade etmez. Faaliyet adresleri aynı olan şirketler iki ayrı hastanede değil, tek bir hastanede ticari işletmelerini sürdürmektedirler. Ticari işletmelerde devamlılık esas olduğundan, sonraki öncekinin devamı niteliğindedir. İlam borçlusunun borçlarından da TTK 146-152 maddeleri, BK 179 ve devamı maddeleri gereğince külli halefiyet kuralları gereğince davalı şirket sorumdur. Dosya kapsamından, davalı şirketin sırf davacının elde ettiği ilamın infazını engellemeye yönelik olarak ticari işletmeyi mevcut ticari unvanı altında sürdürdüğü de anlaşılmaktadır. Böyle olunca mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…”
Kaynakça
AYHAN Rıza – ÇAĞLAR Hayrettin – ÖZDAMAR Mehmet, Ticari İşletme Hukuku Genel Esaslar, Ankara, Yetkin Yayınları, 14. Baskı, 2021
POROY Reha – YASAMAN Hamdi, Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 17. Baskı, 2018
KAYAR İsmail, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Ticaret Hukuku, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 5. Baskı, 2018
KENDİGELEN Abuzer, Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuatlar, İstanbul, Onikilevha Yayıncılık, 6. Baskı, 2018
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu
Yargıtay İçtihatları
Biz teşekkür ederiz Murat Bey.
Teşekkürler Sevgi Hanım.
Bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim.
Elinize, emeğinize sağlık.