İflasın borçlu bakımından sonuçları, genel anlamıyla borçlunun (müflisin) mallarının, iflas masasına intikal etmesi ve borçlunun tasarrufunun hangi yönleriyle sınırlandırıldığı üzerinde durularak anlaşılabilecektir. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun yedinci bap “iflasın hukuki neticeleri” bölümünde, borçlunun mal varlığına ilişkin durumlar ve kısıtlamalara yer verilmekte olup, bu yazıda yalnızca iflasın borçlu bakımından sonuçları ele alınacaktır. Dolayısıyla özel hukuk bakımından bir değerleme yapılmıştır.
İflas kararı verilmesi ile borçlu olan taraf, artık müflis kavramı ile anılmaktadır. Artık yasal anlamda bir iflas masası oluşturulup, borçlunun bir takım tasarruf işlemleri kısıtlanmaktadır. Esasen iflas verilmesi neticesinde borçlu yönünden ortaya çıkan sonuçlar, özel hukuk ve kamu hukuku açısından olmak üzere iki ana kategori ile ayrılmakta olup müflise intikal eden hukuksal ve cezai anlamda önemli sonuçlar bulunmaktadır.
Bu kapsamda; hakkında iflas kararı verilmiş olan borçlunun (müflisin) tasarruf ehliyeti, hakkındaki icra takipleri ve davaların durumları aşağıda detaylı şekilde izah edilmiştir. İflasın borçlu bakımından sonuçları bu başlıklar altında incelenmektedir.
Borçlunun Tasarruf Yetkisi (Ehliyeti)
İflas kararı verilmesi ile birlikte artık borçlunun malvarlığı değerlerini oluşturan tüm mal ve haklar “iflas masası” kavramı içinde anılacaktır. İşte bu iflas masasını oluşturan tüm mal ve haklar topluluğu üzerinde borçlunun (müflisin) tasarruf yetkisi sınırlandırılmış olmaktadır. İflasın müflisin tasarruf yetkisine etkisi bu noktada devreye girer.
İflas Masası Nedir?
Masa kavramı, müflisin iflas kararı verildiği anda, malın kimde bulunduğuna bakılmaksızın, haciz kabil (mümkün) olan mal, alacak ve haklar ile borçlarının hukuksal mal varlığı topluluğu olarak tanımlanmaktadır.
Doğal olarak, masanın oluşması, bir diğer ifadeyle iflas kararı verilmesi anından itibaren (bu durumda iflasın verildiği gün ve saat referans alınır) borçlunun (müflisin) bu masayı oluşturan malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunması da artık mümkün değildir. İflasın müflisin tasarruf yetkisine etkisi neticesinde artık tasarrufta bulunması mümkün olamayacağından, iflas masasının idaresini, iflas organları (iflas idaresi) yapacaktır.
İflasın müflisin tasarruf yetkisine etkisi sebebiyle müflis, iflas masasını ilgilendiren mal varlığı değerleri üzerinde şayet tasarrufta bulunursa, bu durumda yapmış olduğu tasarruf işlemleri iflas masasına, bir diğer ifadeyle alacaklılarına karşı hükümsüz olacaktır. Bu şekilde hükümsüz iddiasında bulunma ve ileri sürme hakkı da iflas masasına ait olacaktır. Burada bahsedilen geçersizlik, yalnızca iflas masasına (alacaklılara) karşı nisbi nitelikli bir geçersizliktir. Şayet, hükümsüz kabul edilecek tasarruf işleminde, masaya ait olması gereken mal, üçüncü kişilerin zilyetliğine henüz geçmemiş ise, tasarrufun iptaline yönelik bir işlem yapmaya dahi gerek olmaksızın, mal iflas masasına eklenebilir.
İİK. 191/1 madde düzenlemesi ile belirtilen bu geçersiz kabul edilecek işlemlerin, masanın mevcudunu azaltmaya yönelik tasarruf işlemleri olduğu doktrinde kabul edilmektedir.
Bunların haricinde, borçlu tarafından iflas masasının menfaatine yönelik işlemler yapılması halinde ise bu işlemlere iflas idaresi tarafından sonradan onay (icazet) verilmesi halinde alacaklıların yararına olan bu işlemlerin geçerli olacağından söz edilebilecektir. İflasın müflisin tasarruf yetkisine etkisi bu onay mekanizmasıyla yumuşayabilir.
Müflisin Borçlandırıcı İşlemler Yapması
Yukarıda bahsedildiği üzere borçlu tarafından iflas kararı verildiği andan sonra tasarruf işlemi yapılamayacağı, yapılsa dahi kanundan kaynaklı olarak bunların geçersiz olacağı sabittir. Ancak, doktrinde de kabul edildiği üzere, borçlu tasarruf işlemi yapamasa da “borçlandırıcı işlemler” (iltizami işlem) yapabilmektedir.
Örnekler üzerinden açıklamak gerekirsek, müflisin masaya ait bir mal için satış sözleşmesi yapabileceği, ayrıca kira sözleşmesi yapabileceği, bu gibi masa malları üzerinde borç doğmasına sebep olabilecek işlemlerin geçerli olacağı kabul edilmektedir. Ancak müflis, bu borçlandırıcı işlem ile yapılmış sözleşmeye konu malın teslimi üçüncü şahsa yapamaz. Şayet, iflasın kaldırılması durumu ortaya çıktığında, bahse konu sözleşmede taraf üçüncü şahıs (alıcı) malın kendisine teslim edilmesini borçludan talep edebilecektir.
İflasta Üçüncü Kişilerin İyi Niyetli Olması
Kanun düzenleme ve sistematiğinde, müflisin kısıtlandığı ve tasarruf işlemi yapamayacağı durumlarda, kural olarak üçüncü kişiler iyi niyetli olsa da iflas masası alacaklılarına karşı bir hüküm ifade etmeyecektir.
Ancak bu kuralın da istisnası bulunmakta olup İİK. 190, 191/2 ve 192 madde düzenlemerinde yer verilmiştir.
- İİK. m. 290 : Satıldığı ve gönderildiği halde iflasına hükmolunmazdan evvel müflisin eline geçmeyen mallar için masa tarafından bedeli verilmiş olmadıkça satıcı istirdat iddiasında bulunabilir.
- Bu mallar iflasın ilanından evvel taşıma senedi, konişmento, makbuz senedi, varant gibi emtiayı temsil eden bir senetle iyi niyet sahibi üçüncü bir şahsa satılmış veya rehnedilmiş olurlarsa artık geri alınamazlar.
- İİK. m. 191/2 : İflas açılmadan evvel borçlu tarafından imza edilmiş emre muharrer bir senet veya üzerine keşide olunmuş bir poliçe iflasın ilanından evvel vadesinde müflis tarafından ödenmiş olursa iflastan haberdar olmayan ve ödemenin reddi halinde üçüncü bir şahsa rücu hakkını kullanabilecek vaziyette bulunan hamilden ödenen meblağ geri alınamaz.
- İİK. m. 192 : İflasın açılmasından sonra müflis hiçbir ödeme kabul edemez. Müflise ödemede bulunan kimse müflisin alacaklılarına karşı ancak masaya giren para veya kıymet nispetinde borcundan kurtulur. Bununla beraber iflasın ilanından evvel müflise ödemede bulunan borçlu iflastan haberi yoksa borcundan kurtulur.
İflasın İcra Takiplerine Etkisi
İflasın borçlu bakımından sonuçları arasında en önemlilerinden biri, borçlu aleyhine başlatılmış olan icra takiplerinin durumudur. İflasın icra takiplerine etkisi, takibin türüne ve zamanına göre İcra ve İflas Kanunu (İİK) hükümleri uyarınca farklılık göstermektedir.
İflasın Açılmasıyla Kural Olarak Duran Takipler
İflasın açılmasıyla birlikte, müflise karşı iflastan önce başlatılmış olan takipler kural olarak durur (İİK m. 193). İflas halinde icra takibi işlemlerinin durmasının temel nedeni, müflisin mal varlığının tasfiye edilmek üzere iflas masasına girmesi ve tüm alacaklıların eşit muamele görmesi olarak ifade edilebilir. İcra takip hukuku bakımından alacaklıların menfaatlerinin korunması İflasın borçlu bakımından sonuçları arasındadır.
Hangi Takipler Durur?
İflas halinde duracak olan takipler, esasen müflise karşı başlatılan ve iflas masasına kaydedilecek malvarlığını ilgilendiren takiplerdir.
Bu takipler;
- İlamlı /ilamsız haciz yolu ile takipler
- Genel iflas ve kambiyo senetlerine özgü iflas yolu ile takipler
- Teminat gösterilmesi hakkında takipler
- Kamu alacaklarının tahsili için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre yapılan takipler
Durmuş olan bu takipler, iflas tasfiyesi sırasında durmaya devam eder. Ancak bu takiplerin düşmesi söz konusu değildir. İflas kararı yasa yoluyla kaldırılır, bozulur veya ticaret mahkemesi iflasın reddine karar verirse, durmuş olan iflas halinde icra takibi işlemlerine devam edilebilir.
Müflis tarafından iflastan önce başlatılmış olan takiplerin durması veya düşmesi söz konusu olmayıp, iflas masası tarafından devam ettirilir.
İflasın Açılmasıyla Durmayan Takipler
Bazı özel nitelikli takipler ise, iflasın icra takiplerine etkisi kapsamına girmez ve iflastan etkilenmektesizin işlem yapılmaya devam edilebilir. Bu takipler;
- Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takipler: Rehinli alacaklılar, borçlu iflas ettikten sonra dahi iflas masasına karşı rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe devam edebilirler (İİK m. 185/1).
- Çocuk ve Nafaka Takipleri: Çocuk teslimi, kişisel ilişki kurulmasına yönelik ilamların icra edilmesi hakkında yapılan takipler.
- Nafaka gibi borçlunun şahsına yönelik takipler.
- Tahliye takipleri.
İflas Kararının Kesinleşmesiyle Düşen Takipler
İflasın borçlu bakımından sonuçları arasında, duran takiplerden bazılarının iflas kararının kesinleşmesiyle nihai olarak düşmesi de yer alır (İİK m. 193/2).
İflasın açılmasından önce haczedilmiş mallar satılmamış ise, bu mallarla ilgili takipler iflasın açılmasıyla durur ve iflas kararının kesinleşmesiyle düşer. Bu durumda alacaklı, hakkını sadece iflas masasına kaydettirerek talep edebilir.
Eğer hacizli mallar iflasın açılmasından önce satılmış durumdaysa, takip iflasın açılmasıyla durmaz ve iflas kararından sonra icra takibi düşmez. Elde edilen paralar haciz koyduran alacaklılar arasında paylaştırılabilir.
Müflise Karşı Yeni Takip Yasağı
İflasın açılmasıyla başlayan tasfiye dönemi boyunca müflise karşı yeni bir takip yapılamaz (İİK m. 193). Bir diğer ifadeyle İflasın borçlu bakımından sonuçları yeni takip yapılmasını engeller.
Bu takip yasağı iflas alacaklıları için geçerlidir. Ancak iflas masası alacakları için, tasfiye sırasında masaya ve iflas idaresine karşı haciz yoluyla takip yapılabilir.
Müflisin İflastan Sonra Doğan Borçları: Müflisin iflastan sonra doğmuş borçlarından ve masadan istenemeyecek olan borçlarından dolayı, tasfiye sırasında müflise karşı haciz yoluyla icra takibi yapılabilmesinde bir engel söz konusu değildir. Takip Yasağının Sınırı: Takip yasağı tasfiye dönemi ile sınırlıdır. Tasfiyenin sona ermesi akabinde müflise karşı takip başlatılmasına hukuken bir engel bulunmamaktadır.
İflas eden şirkete icra takibi yapılır mı?
Hayır, kural olarak iflas eden bir şirkete (müflis) karşı iflasın açılmasından sonra, şirketin iflas masasına giren malvarlığı ile ilgili yani iflas halinde icra takibi başlatılamaz. İflasın açılmasıyla, alacaklılar bireysel takipten vazgeçerek alacaklarını iflas masasına kaydettirmek zorundadır. Ancak, daha önce de belirtildiği gibi, rehinli alacaklılar rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe devam edebilirler.
İflasın Davalara Etkisi
İflasın açılması, sadece borçlu-alacaklı ilişkilerini değil, aynı zamanda borçlunun taraf olduğu devam eden hukuki süreçleri de kökten etkileyen önemli bir hukuki işlemdir. Temel ilke, iflas masasına giren mal ve haklara ilişkin, iflastan önce açılmış ve hâlen derdest olan davaların durdurulmasıdır (İİK m. 194). İflasın borçlu bakımından sonuçları dava süreçlerini de kapsar.
Bu bağlamda, malvarlığı haklarına ilişkin tüm hukuk davaları, iflas kararı ile duran davalar kategorisine girer. Bir alacağın tahsili davası buna tipik bir örnektir. Dava ister iflas eden tarafından alacaklı sıfatıyla, ister iflas edene karşı borçlu sıfatıyla açılmış olsun, iflasın ilanı ile durur.
İflas kararı neticesinde davaların durma süresi boyunca zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemeyecektir.
İflasın açılması, kural olarak her ne kadar malvarlığına ilişkin davaları durdursa da bazı davaların durması söz konusu değildir. Özellikle kişisel durumlara ilişkin davalar iflasın açılmasıyla durmayacaktır.
Durmayan Davalar
- Kişisel Durum Davaları: Boşanma, babalık gibi evlenmeye ve kişisel durumlara ilişkin davalar iflastan etkilenmez.
- Manevi Tazminat Davaları: Onur ve saygınlığa saldırı (Örn: hakaret) nedeniyle açılan manevi tazminat davaları.
- Vücut Bütünlüğüne Yönelik Zarar Davaları: Kasten yaralama gibi nedenlerle açılan maddi ve manevi tazminat davaları.
- Nafaka Davaları : İflas nafaka davalarını da durdurmayacaktır.
- Ceza Davaları: İflasın müflis hakkındaki ceza davalarına herhangi bir etkisi olmadığından ceza davaları durmayacaktır. İflasın borçlu bakımından sonuçları cezai sorumluluğu kaldırmaz
- İvedi (Acele) Davalar: Tahliye davaları veya şirketin iflası halinde işçi alacakları hakkında davalar gibi hızlı görülmesi gereken ve gecikmede hükmün yararsız kalacağı davalar da durmayacaktır.
Duran Davaların Akıbeti
İflas kararı ile duran davalar hakkında ne olacağı, iflas verildikten sonraki süreç ile iflas idaresi tarafından belirlenir. Duran davalara, İkinci Alacaklılar Toplantısından on gün sonra devam edilebilir (İİK m. 194/1).
Müflisin Davacı Olduğu Davalar:
İflas idaresi, davanın başarı şansı olup olmadığını değerlendirir. Başarılı olacağına karar verirse iflas masası adına davayı devam ettirir. İflasın borçlu bakımından sonuçları arasında davacı sıfatının masaya geçmesi de yer alır.
Başarı şansı olmayacağı düşünülüyorsa, davayı takip yetkisi isteyen alacaklılara devredebilir. Bu durumda davalı taraf, iflas açılmasına kadar yargılama giderlerini iflas masasından “iflas alacağı” olarak alabilir.
Ancak alacaklılardan da davaya devam edilmesi yönünde irade ortaya çıkmazsa, bu durumda müflisin davacısı olduğu davayı kendisinin takip etme hakkı bulunacaktır. Bu durumda ise davalı taraf yargılama giderlerini sadece müflisin kendisinden isteyebilecektir.
Müflisin Davalı Olduğu Davalar:
İflas idaresi, dava konusu alacağı inceler fakat alacaklının söz konusu alacağının bulunup bulunmadığı hakkında nihai bir karar veremez. İflas idaresi söz konusu alacağı sıra cetveline davalı alacak olarak yazabilir. Bu alacağın kabul edilip edilmeyeceğine ise ikinci alacaklılar toplantısında karar verilecektir.
İkinci alacaklılar toplantısında söz konusu davaya devam edilmesi yönünde karar verilmesi halinde ise bu toplantıdan 10 gün sonra davaya devam edilebilir veya bir avukat vasıtasıyla dava takip ettirilebilir.
İflas idaresi alacağı kabul ederse, masadan ödeme yapar ve davacı iflas açılmasına kadar ki süreçte yapmış olduğu yargılama giderlerini iflas masasından isteyebilir. Ancak iflas masası müflis hakkında açılmış olan davayı kabul etmez ve yargılama neticesinde kaybederse davacı taraf yine yargılama giderlerini iflas masasından masa alacağı olarak alabilir. İflasın borçlu bakımından sonuçları karşı taraf bakımından dava giderlerini de etkiler.
Kaynak:
– Ulukapı İcra (2001) s. 214
– Kuru/Arslan/Yılmaz : İcra (2005)
– Tercan/Tercan:İCra (2005)
– İsmail Ercan: İcra ve İflas (5.Baskı)
– 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu

Bir yanıt yazın